Total Pageviews

Sunday 20 February 2011

1.DUNYA SAVAŞI SONRASI İNGİLİZ DARDANEL KOMİSYONU RAPORU SONUCU

GENEL SONUÇLAR

1. Gelibolu yarımadasına önemli bir askeri sefer düzenlenmesine karar verildiği aşamada, böylesine bir seferi başarıyla yürütmek için gereken önlemlere yeterli önem verilmediğini düşünmekteyiz. Ciddi askeri operasyonlar yapılması gerekebileceğinin 15 Ocak itibariyle belli olduğunu 15. paragrafta belirtmiştik. Bu durumda, Yarımadaya yapılacak olan bir askeri saldırının şartlarının incelenmiş, kara birliklerine destek olarak yapılan Deniz bombardımanının olası etkilerine özel dikkat sarf edilmiş ve Kraliyet Genelkurmay Başkanı Sör James Wolfe Murray tarafından genel bir plan yapılmış olması gerekiyordu ve tüm bunların yapılmasından Savaş Bakanlığı sorumluydu.
2. Harekâtın zorluklarının eksik değerlendirilmiş olduğu kanısındayız. Başlangıçta tüm kararlar ve önlemler bir çıkarma yapılması halinde direnişin zayıf olacağı ve hızla ilerleneceği varsayımına dayanarak alınmıştı. Bu varsayımda bulunabilmek için yeterli gerekçenin var olduğunu görememekteyiz. Kasım 1914’de yapılmış olan kısa süreli Deniz Bombardımanı Türklere olası bir saldırının haberini vermiş, Şubat ve Mart 1915’te yapılmış olan deniz harekâtları doğal olarak Türk savunmasının güçlendirilmesine yol açmıştı. Türklerin Alman subaylar tarafından idare edildiği bilinmekteydi ve özellikle de savunma pozisyonunda iyi bir savaş çıkaramayacaklarını düşünmek için herhangi bir neden yoktu. Bu gerçekler Amiral de Robeck ve Sör Ian Hamilton tarafından rapor edilmiş idi.
3. Aslen, Nisan ayında ve Mayıs ayının başında yapılan ilk saldırılardan sonra ortaya çıkmış olan pozisyon daha başlangıçta olası bir sonuç olarak görülmüş ve bu duruma karşı gerekli önlemlerin nasıl alınacağının değerlendirilmiş olması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu yapılsaydı, savaşın diğer cephelerindeki yükümlülüklerimizin var olduğu bir durumda, böylesine genişletilmiş olan bir harekâtın gerektirdiklerinin istikrarlı bir şekilde yerine getirilip getirilemeyeceğinin incelenmesi ve karar verilmesine yol açacaktı. Gerçekte ise bahis konusu yükümlülüklerimiz Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında güçlerimize yeterli miktarda asker, top cephanesi, ağır patlayıcılar ve sair modern savaş gereçlerinin tedarikini imkânsız kılmıştır.
4. Kanımıza göre, o aşamada var olan kaynaklarla, Dardanel’de elde edilebilecek olası bir başarı ancak Hükümetin çabalarını bu sefere odaklamış ve Batı cephesinde insan ve malzeme harcamalarını kısıtlamış olması şartının yerine getirilmiş olduğu durumda mümkün olabilecekti. Bu şartın gerekleri hiç bir zaman yerine getirilmemiştir.
5. İlk çıkarmayı takip eden saldırılar başarısız olunca, gelecekte takip edilmesi gereken yolun ne olduğuna karar verilmesinde gecikme ortaya çıkmıştır. Sör Ian Hamilton’un değerlendirmeleri 17 Mayıs 1915 tarihinde iletilmişti. Bu değerlendirmeler savaş Konseyi ya da Kabine tarafından 7 Haziran tarihine kadar ele alınmamıştı. Söz konusu bu en kritik dönemde Hükümetin yeniden yapılandırılıyor olması söz konusu gecikmenin en önemli nedenidir. Bunun sonucu olarak, Sör Ian Hamilton tarafından yapılan değerlendirmelerde talep edilen takviyeler altı hafta süreyle ertelenmişti.
6. Ağustos başında Anzac ve Suvla alanlarından yapılması planlanan saldırıların eleştiriye açık olduğunu düşünmekteyiz. Saldırının yapılması gereken arazi, özellikle Anzac alanında, zorlu bir coğrafyaya sahip idi. Mümkün olması halinde, sürpriz unsurunun kullanılabilmesi açısından, Anzac güçlerinin ana ilerlemesi Sarı Bayır’ın kuzey-batı hattına sürülmüş, bu durumda da yanlış yönlendirme ve başarısızlık şansı olağanüstü artmıştı. Ancak, planlama diğer planlar incelendikten sonra ve ilk çıkarmadan beri komutayı elinde tutan Anzac Kolordusu komutanının muvafakati ile yapılmış idi.
7. Suvla harekâtları daha evvelinden hiç bir şekilde ateş altında kalmamış olan askerlerden oluşan bir güç için ağır bir denemedir ancak, saldırının tüm zorluklarının ve diğer unsurların değerlendirilmesinden ve birliklerin tecrübesizliği de göz önüne alınmasından sonra, 7 ve 8 Ağustos tarihlerinde Suvla’da yapılması gereken saldırıya devam edilmemiştir ve bizce bunun büyük oranda nedeni Tümen Komutanlığı ve ona bağlı bir Tugay komutanının kararsızlığı ve yeteneksizliğidir. Saldırının sıklet merkezini oluşturan 11. Tümen ile 10. Tümene bağlı taburların öncülüğü yetersiz idi. 108 ve 109. paragraflarda da açıklandığı üzere, General Hammersly tarafından verilmiş olan emirler karma karışık, kurmaylarının çalışmaları ise kusurlu idi. Tüm General Hammersley’in sağlık geçmişi, iyileşmiş görünse de, onun cephede bir Tümene komuta etmesini tehlikeli kılıyordu. Onun liderliğinde işaret ettiğimiz kusurların büyük ihtimalle söz konusu sağlık durumundan kaynaklandığını düşünmekteyiz. Kanımızca, kıdemli Tugay Komutanı General Sitwell yeterli enerji ve kararlılık sergilememiştir.
8. Sör Frederick Stopford yukarıda da bahsi edilmiş olan etkili liderlik eksikliğinden ve askerlerinin tecrübelerinden dolayı engellenmiştir ancak, harekâtın ilerlemesi konusunda bilgilenmek için yeterli önlemler aldığını düşünmüyoruz. Kanımızca, 7 Ağustos tarihinde, birliklerinin tasarlandığı şekilde ilerleyemediğini öğrenince, General Hammersley’den bunun açıklamasını istemesi gerekiyordu. Öyle olsaydı, General Sitwell ile General Hill arasında ortaya çıkan fikir ayrılıklarının ve General Sittwell’deki coşku ve enerji eksikliğinin farkına varacaktı. Kanımızca, işte o aşamada müdahalesi gerekmekteydi.

Onun ve kurmaylarının 7 ve 8 Ağustos tarihlerinde birliklere su tedarik edilmemesinden kısmen sorumlu olduğunu düşünmekteyiz. Su tedariki konusunda vardığımız sonuçların detayları aşağıda verilmiştir.

Sör Ian Hamilton’un Sör Frederick Stopford tarafından 8 Ağustos 1915 tarihinde verilen emirleri mahkûm etmesini, bu emirler Sör Ian Hamilton’un raporlarında anlatılan şekli ya da Sör Frederick Stopford’un ona yazdığı raporlarda olduğu şekli kabul edilse de edilmese de, onaylayamayız. Sör Bryan Mahon ve General Hammersley’in tanıklıklarına göre, söz konusu emirler onların ilerlemesini engellememiştir.

8 Ağustos gecesi Sör Fredrick’in karşılaştığı zorlukların Sör Ian Hamilton’un müdahalesiyle daha da arttığını düşünmekteyiz. Görünen o ki Sör Ian Hamilton 9 Ağustos ile 15 Ağustos arasındaki harekâtlarda Sör Fredrick’in yeterli enerjiye sahip olmadığını değerlendirmiştir. Onun fikrileri herhangi bir belirli hareket tarzı ya da eksiklik değil de daha çok genel idare durumuna dayandığından, bu konuda beyanda bulunacak pozisyonda değiliz. Ancak, böylesine bir konuda bir Başkomutanda oluşan etkinin ne kadar önemli olduğunun farkındayız.

9. Sör Ian Hamilton ile ilgili olarak, alınacak sonuçlar hayal kırıklığına yol açabilse bile, bir komutanın savaştaki becerilerinin elde ettiği sonuçlara bakılarak değerlendirilmesi kaçınılmaz olup, başarısızlığının nedenleri kendisinin sadece kısmen sorumlu olduğu durumlardan kaynaklanıyor olabilir.
1915 Nisan ayında Sör Ian Hamilton kendi seçtiği noktalara birliklerini çıkarmakta başarılı olmuştur; ancak, çıkartmanın hemen akabinde yapılması amaçlanan harekâtlar Türk savunmasının gücünün yanlış değerlendirilmesi ve Türk askerinin savaş becerilerinin yanlış hesaplanmasından dolayı ani bir şekilde engellenmiştir. Saldırının bu şekilde püskürtülmesi Türk tahkimatının başarılı ve yeterince donanımlı olduğu, Denizden yapılan bombardımanın modern tarzda yapılmış olan tahkimat ve tel engellerine karşı etkisiz kaldığı konusunda Sör Ian Hamilton’u ikna etmiş olmalıydı. Ancak, bu harekâtlardaki başarısızlığın Sör Ian Hamilton ve memleketteki askeri yetkilileri karşılaşılabilmesi muhtemel olan mukavemet hakkında yeterince etkileyip etkilemediği konusunda şüpheliyiz ( C-49-242)

Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında yoğun çarpışmalar olmuştur ancak, alınan sonuçlar verilen çabalar ve kayıplarla orantılı değildir.

Temmuz ayında birleşik bir harekât üzerine yoğunlaşılmış ve bu plan Ağustos başında uygulamaya konulmuştur. Sör Ian Hamilton başarıdan kesin emindi ancak, Türk savunmasının inatçılığı karşısında bir kez daha şaşkına dönmüş idi. Bundan da ötesi, zor ve daha evvel keşfi yapılamamış bir arazide yapılan, planın bir parçası olan, gece taarruzlarının başarısızlığı ağır kayıplara yol açarak, bu işe koşulan birliklerin geçici olarak düzensizleşmesine yol açmıştır.

Sör Ian Hamilton 15 Ekimde görevinden alınmıştır.

Sör Ian Hamilton’un şahsi cesareti ve enerjisini, iyimser duruşunu ve her ne olursa olsun kazanmaya yönelik çabalarını takdir ediyoruz. Keza, ona verilen görevin aşırı derecede zor bir görev olduğunu ve bu görevin harekâtların doğası ve süresinin başlangıçta memleketteki yetkililer tarafından yanlış değerlendirilmesinden ve sonrasında ise Türkleri siperlerinden sökerek Boğaza hâkim olmanın devasa ve tehlikeli bir girişim olup, güç ve çaba konsantrasyonu gerektirdiğini anlamalarındaki yavaşlıktan dolayı da bu görevin daha da zorlaştığını teslim ediyoruz. Aynı şekilde, Sör Ian Hamilton’un Devlet Bakanı değil de Başkomutan olarak gördüğü Lord Kitchener’in, herhangi bir şekilde mümkün olması halinde verilen görevi yerine getirmesini isteyerek, onun üzerine devasa bir önem atfettiğini de akılda tutmamız gerekmektedir.

Zaman zaman Sör Ian Hamilton, Hükümetin tedarikini imkânsız gördüğü takviye ihtiyacı, asker alımı, silah ve cephane ihtiyacından bahsetse de, elinin altında bulunan kaynaklarla mücadelesini tekrarlamaya hazırdı ve son ana kadar da zaferden emin idi. Bundan dolayı onu suçlamak zordur; ancak bu Seferi olan biten olaylar ışığında değerlendirdiğimizde, kanımızca ilk çıkartmanın sonuçlarını daha eleştirel bir bakışla değerlendirseydi, kendisine verilebilecek olan adam ve malzeme kaynaklarını da dikkate alarak, başarı ve başarısızlık durumlarını tarafsız olarak ölçseydi ve Savaş Bakanına harekâtın devamı ya da durdurulması konusunda tartışmaların detaylı bir raporunu verseydi, daha iyi olacaktı.

10. Anzac başarısızlığı temelde coğrafyanın zorluğundan ve düşmanın gücünden kaynaklanmaktadır. Keza, Suvla’da ortaya çıkan başarısızlık o kısımda Türklere herhangi bir baskı uygulamasını engelledi ve Suvla’da kazanılacak bir başarı Anzac kısmındaki direnişi de azaltabilecekti.
11. Kanımızca, 9 Ağustos taarruzlarının başarısızlıkla sona ermesini takiben, daha fazla takviye alınmadığı sürece planlanan harekâtlar zaten beklenen sonuçları veremeyecek idi. Sör Frederick Stopford’un yerine General de Lisle’nin atamasından sonra yapılan çarpışmalar aslen savunma tarzında çarpışmalardır.
12. Kanımızca, Sör Charles Monro’nun tavsiyesinin Lord Kitchener tarafından teyit edilmesinden sonra, çekilme kararının hemen verilmiş olması gerekiyordu. Ancak, çekilme harekâtının yüksek seviyede politikalarla ilintili sair sorgularla ilgili olduğunu ve bize göre bu konunun bizim incelememizin kapsamında görünmediğini teslim ederiz.
13. Çekilme kararının alınmış olduğu anda doğru bir karar olduğunu düşünmekteyiz.
14. Harekâtların söz konusu süreç içerisinde yeterli topçu cephanesi ve harp levazımı tedarikinin yapılmaması ve yeteri kadar asker alımı ve takviye kuvvetler getirilerek orijinal düzenlemenin yeterli güce kavuşturulamaması nedeniyle engellenmiş olduğunu düşünmekteyiz.
Diğer taraftan, Mısırda ve Mondros’ta Suvla harekâtlarının başarıya ulaşması için dikkate değer miktarda topçu mühimmatı var idi ancak bunlar kullanılmadı.
15. Yeterli topçu hazırlığı olmadan, çok az ya da hiç bir maddi avantaj sağlamayan birçok küçük çaplı cephe saldırıları yapılmış idi. Bu saldırıların gereksiz insan kaybına neden olduğuna dair kanıtlar sunulmuştur. Yöre ve şartlar hakkında, bizim ulaşmamız olanaksız olan daha detaylı bilgiler olmadan, bu tip taarruzların yapılmasının doğru olup olmadığı konusunda fikir beyan edemeyiz. Üst düzey Subaylar ve Kurmay Subayların siperleri ve pozisyonları incelememesinden dolayı gereksiz taarruzlar yapıldığına dair bizlerin nezdinde ortaya konulan iddiaların, elde olan kanıtlara bakıldığında doğru olmadığını düşünmekteyiz.
16. Deniz ve Kara Kuvvetleri arasında tam bir işbirliği var idi ve her iki kurum da birbirleriyle uyum içerisinde ve iyi bir şekilde çalışmışlardır.
Tercume D.Sahin (15Subat2011)

No comments:

Post a Comment

Thank You...Teşekkürler