Total Pageviews

Wednesday 10 March 2010

KALEŞNİKOF; NAM-I DİĞER KELEŞ

ÇELİK SOĞUĞUNDA ALEV ALEV ÖLÜM MAKİNESİ



İnsanoğlunun ellerini kullanmayı öğrenmesini takiben yaptığı ilk şeylerden birisi bu mekanik işlemin getirdiği bilgelikle çeşitli araçlar üretmek olmuş. Ve sonra da silah yapmış. Hep kendini diğerlerinden daha güçlü görmek istemiş insanoğlu.



Mekaniğini öğrendiği ellerini ölüm ve yaşamın tarafsız noktasından, kendi yaşamını sürdürme içgüdüsü savunusuyla, kılıca dönüştürmüş.



Konumuz hakkında türküler bile yakılırken ülkelerin, hareketlerin, haksızlığa direnişin sembolü olmuş bir kısmı için ve geçim kaynağı bir diğerleri için. Teknoloji, bombalar, füzeler bir yana, iş adam adama öldürmeye gelince şahsi silahların üretimi de başlamış. Önce şahsi çabalarla sonra toplu üretimle... İşte ölümün bir denge unsuru olduğu savaş dünyasının bir dâhisi ve onun sadece ülkesini savunmak amacıyla yarattığı bir silah;



Silah dünyasının Rolex’i Kalashnikov, nam-ı diğer “Keleş”.



Kaba saba, keseye uygun ve tıpkı iyi bir eş gibi; dayanıklı.



Her şart altında ateş alabiliyor. Sıfırın çok altında ısıda uzun süreler kalsa dahi patlatıyor. Dere, çay geçerken ıslanıyor ama yine patlatıyor. Birçok nesil devrimcinin temel aracı; Abdal’ın aş tası gibi ya da Dervişin asası. Devrimin öz be öz markası. AK–47 ya da Kalashnikov mekaniği engellenemeyen bir makine. 6 parçadan oluşuyor ve bir kaç saniye içerisinde, gözü kapalı! sökülüp ve de takılır. Taş gibi. Kunt.



1919 yılı Kasım ayının 10’unda Altay dağlarının Kuraya köyünde doğan Mikhael Timofeyeviç Kalashnikov ilkokul hayatından sonra Türkistan-Sibirya demiryolları Matai deposuna girmiş ve orada teknik okulu bitirmiş. II. Dünya savaşı sırasında Kızıl orduya tank subayı olarak atanmış ve burada tankların kaç mermi attıklarını sayan bir sayaç icat etmiş. Sonra da TT tabancalarının atış gücünü artıracak mekanizmayı geliştirmiş.



II Dünya savaşı sırasında yaralanır ve hasta yatağında Almanların otomatik Stenleri karşısında kendi hantal Karabinalarının yerine mekanize piyadelerin kullanabileceği hem otomatik hem dayanıklı bir silah tasarımı üzerine çalışmaya başlar. Hastalık izni sırasında silah fabrikalarını ziyaret eden Kalashnikov oradaki laboratuar ve teknik imkânlardan yararlanır ve ilk örneği 1944 de üretir. 1949 yılına kadar çalışmalar sürer ve aynı yıl Kalashnikov Sovyet ordusunun standart piyade teçhizatı olarak onaylanır. Günümüze kadar geliştirilerek AK100 modeli yapılır. 30 mm mermi atan Keleş aslında Almanların Machine Pistol 44 lerinin daha da geliştirilmişi. Mermiyi namluya otomatik olarak süren gaz sistemi ve taşıma kolaylığı, üretiminin kolay ve hızlı yapılabilmesi o zamandan beridir Keleşi dünyanın tercih edilen hareketli savaşçı silahı haline getirilmiş. İcadından bu yana 80 milyon civarında üretilen Keleş bilinen yöntemlerle sınırları aşmış.



ÇELİĞİN BULUNDUĞU HER YERDE “KELEŞ”



Gerillanın, Özgürlük savaşçılarının, Mafyanın, Devrimcinin, Çetelerin, Manyakların, Kontr-gerillanın ve günümüzdeki Taliban savaşçısının, Iraklı direnişçinin, İran dağlarında yaşamın en uçlarında yaşayanların silahı, dostu, düzenli orduların standart teçhizatı haline gelmiş. 55 farklı ülke cephaneliklerinde bulundurulan Keleş daha çok gelişmekte olan ülkeler de yaşanan ayrılıkçı çatışmaların sembolü olmuş Hizbullah’ın yeşil bayrağındaki Allah yazısının “l” si olmuş keleş. Mozambik bayrağını süslemiş, oğluna Kleş adını takmış Sudanlı, Sezene türkü yaktırmış, Afganistan dağlarında, Çeçen vadilerinde ve Dağıstan’da ve Kuzey Irakta Kürt birliklerinin ellerinde şahsi savunmanın en güvenilir aracı olmuş. Birçok yerde merdiven altında üretilebildiğinden 100 milyonun üzerinde Keleşin kullanımda olduğu tahmin ediliyor.

Keleşin Taka Taka Taka’ları İrlanda’dan Sudan’a, New York’tan Diyarbakır’a, Liberya’ya kadar her yere ulaşabilmiş, kurma koluna adını kazımış onun taklidini yapan Karadenizli silah ustası. Kullanıldığı ülkelerde modern mekanize orduların yaratabileceği kaybın çok üstünde kayba neden olmuş; Cezayir’de, Angola, Bosna, Burundi, Kamboçya, Çeçenya, Kolombiya, Kongo, Haiti, Keşmir, Mozambik, Rwanda, Sierra Leone, Somali, Sri Lanka, Sudan ve Uganda’da genç erkekler ve kızlar ellerine sadece bir AK–47 verilip savaşa sürülmüş.



Bir Keleşin ortalama değeri 250 YTL.



Pakistan’da ve Orta doğuda daha da hesaplı. Sünnet düğünlerinde bile Keleş hediye edildiği oluyormuş Türkiye’de. Vietnam’da kendi M16'larıyla işi halledemeyeceklerini anlayan ABD Keleş’e dönmüş. Düşmanını taklit etmiş. Orta doğuda peynir ekmek gibi satılan ve temin edilebilen silahın bir kopyasını ise Yahudiler yapmış. Adı da “ “Galil”.



Mikhail Timofeevich Kalashnikov, yazarın bildiği kadarıyla, şimdilerde seksenli yaşının üzerinde ve hala Rusya’da bir dağ köyünde yaşamını sürdürüyor; yine silah tasarımları yaparak vakit geçiriyor.Yarattığı makine ise Dünyada o ana kadar görülmemiş bir savaş sistemini yaratmıştır; Keleş i olan bir genç insanoğlu.

Bu silahtan en çok etkilenenler ise siviller ve çocuklar. 1987 den beri meydana gelen çatışmalarda, direkt olarak bu silah ve diğer şahsi savunma silahları vasıtasıyla ölen çocuk sayısı, BM istatistiklerine göre, 2 milyon kadar sakat kalan çocuk sayısı 4,5 milyon, yetim sayısı 1 milyon, evsiz kalan çocuk sayısı 12 milyon.

Geçmişte “Onurlu” savaş denilince aklımıza gelen kavram “yerleşik devlet ya da devletlerin silahlı kuvvetlerinin bölgesel egemenlik amacıyla ya da bir diğer kesin nedene dayanarak birbirlerine saldırmaları” idi.

Ancak, şahsi silahların kolay elde edilebilir hale getirilmesi ile 20. yüzyıl en fazla etnik ve iç savaşların yaşandığı bir yüzyıl oldu. Ve olmaya da devam edeceğe benzer. Bu Çatışmaların giderek artması BM nin ve diğer ülkelerin yardım programlarını da yoracak, kapasiteleri dışına çıkacaktır. Devasa bir insan tragedyası.

Düşünün, yeni yetişen gençlerden oluşan ve ellerinde Kaleshnikovlar olan bir savaş grubu herhangi bir köye inip bir kaç dakika içerisinde yüzlerce kişiyi öldürebilir. Daha ağır ve karmaşık silah sistemlerini öğrenmekte gereken disipline sahip olmayan, normalde savaşamayacak gençlere birer Kaleshnikov verildiğinde sorun bitiyor. Taşınması ve saklanması kolay. Dipçiği çıkabiliyor. Bir at, lojistiğin az olduğu dağ ve ormanlarda, ortalama bir düzine Keleş taşır. Bakımı kolaydır. Bir kaç saatte nasıl kullanılacağı öğrenilebilir. Dakikada yüzlerce mermi atar. Attığı mermiler isabet ettiği canlıda korkunç yaralanmaya ya da ölüme yol açar.

Peki, bu silahlar nasıl oluyor da dağılıyor? AK tipi askeri amaçlı silahların 100 milyon kadar olduğu söylenirken her yıl Rusya, Çin, Bulgaristan, Mısır, Irak, Pakistan, Peru, İsrail Türkiye, Polonya, Romanya ve Kuzey Kore’de milyonlarcası üretilmeye devam ediliyor. Bir o kadarı da merdiven altlarında imal ediliyor. Çeliğin olduğu her yerde var kısacası. Tüm dünyadaki şahsi silahlar satışının tam rakamlarını bulmak olası değil ancak 1987 yılında satışlar 88,5 milyon US doları iken bu rakam 1997 de 46,3 milyon dolarmış. En çok silah alımı ise Cezayir, Angola, Burma, Kolombiya, Hindistan, Endonezya, Meksiko, Filipinler, Sırbistan, Sri Lanka, Sudan ve Türkiye tarafından yapılmış.



Sadece Türkiye’de satılan şahsi silah miktarı yılda 5–10 milyar dolar arası; yani toplam silah satışlarının %10–20 si.


(TNW de yayınlanmıştır-Sydney)

No comments:

Post a Comment

Thank You...Teşekkürler