Total Pageviews

Wednesday 10 March 2010

SYDNEY'DE BİR KARADENİZLİNİN KIZLARI

Onu ilk kez tazminat mahkemesinde görülecek olan davasında tanımıştım. Halim selim bir Karadenizli. Avukatı onu bir de psikologa gönderip ondan da rapor almak istemişti. Kıdemli avukatın senelerin imbiğinden geçmiş ikna gücü müvekkile yapacak başka bir şey bırakmıyor, ancak avukatın dediğine uymak zorunda kalıyordu.

Bir kaç hafta geçti aradan. Sonbaharın serin rüzgarlarının insanı dışarıya, doğaya çağıran etkisi ile de olacak, yazıhanemin alt katında bulunan kafeteryanın terasında oturmuş tavla oynuyor, “ne zaman Türkiye’ye temelli döneriz acaba “ muhabbeti yapıyorduk. Avustralya’nın insanın doğasını tembelleştirdiği bir gerçekti ! herkes hem fikirdi. Burada zaten yapacak bir şey de yoktu abi! Yediğin önünde yemediğin arkanda!

İsmail Cem şu İsrail konusunda iyi laf etmiş hee…helal olsun!

Balıkçı Aydın geldi.

-Cumleten merhaba herçese

-Aliykümselam Aydın abi buyur otur.

- Hee İsmail Cem’i tun tinledum adam bayaa şey didi…Doğan bey ne zaman gideceğuk randevuya…

- Saat 3 te.

Aydın beye Dr. randevusunda mütercimlik yapmak tesadüfen bana düşmüştü.

Saat yaklaştığında ben yürüyerek o da arabasıyla Dr. muayenehanesine gittik. muayenehaneden çok bir otelli andıran, daracık koridoruyla ve tahta banklarla çepeçevre donanmış bekleme salonuyla, burası akıllı bir insanın akli dengesinde rahatsızlıklar duyması için 4 yada beş kere gelip, her seferinde 20 şer dakika beklemesi yeterli olan, çok yükseklerde bir kaç penceresi bulunan bir giriş salonu.

Aydın bey bekleme salonunda bir köşeye yayılmış bekliyor. Beni merdiven başında görünce hiç kıpırdamadan oradan yüksek sesle bağırdı

- Uy nassi yurudun sen o kaa yoli ?

- Hıı?

- Pen diyrum olürüm okka yoli yurusem

- ?

- valla aferin Doğan bey, sen temek iyisun daa

- ?

- hee

- iyiyim iyiyim…sen Doktoru.. sekreterine geldiğini soyledin mi ?

- Yook pen senu pekliyrum…

35 senedir buradaymış. Türkiye’den resmi kayıtlı göç de zaten bu kadar önce başlamıştı. Yıllardır İngilizceyi öğrenememiş. Hoş Türkçesi de farklı bir diyalekt gibi… lazcası, sordum, yokmuş.

- Ha puraya pir rahmi varidu, o konisaydi lazcayi. Pen Türkçe konisayrum daa Lazca pilmeyrum…ama pizumçi bir paşka şivedur..

Dr. 60 lı yaşlarını süren, suratından acıma akan bir kadın.

Yumuşak bir sesle tipik özgeçmiş bilgilerini aldıktan sonrta özel sorulara geçiyor

- Kaç kardeşiniz vardı?

Ben mütercimlik yaptığım için, bir psikiyatrda mütercimlik yapmak epey zordur eklemek isterim, her ikisinin de anlatmak istediklerini anlamak zorundayım. Allahtan Karadenizlilerle, Kürtlerle,Araplarla beraber çocukluğumu geçirdiğim için, Aydın amcamın ağır aksanı beni fazla yormuyor.

- Naapacaumuş gardaslarimi---ahiret sorisi sorayi bu kari!

- Amca ben onu çeviremem sen kaç kardeş olduğunuzu söyle bi

- Dordidi

- Demek dört kardeşsiniiiiz, kaç tanesi kızdı?

- Dört kiz var idi biri oldi. Ben kuçuğidim..

- Nası, siz dört kardeş değilmisiniz

- D.ğerleri kiz olduuçün saymadim di.. seçiz kardaşuk yoğisa

- !

- ne pakaysun kizlari saymadum daa

- yahu amca sen once 4 dedin, şimdi 8 diyorsun

- oyledir ne pileyum ben

Doktor amcanın kadınları saymadığını duyduğunda oturduğu koltukta şöyle bir hareketlendi..çöktü , kıpkırmızı oldu.. bana baktı elindeki ses aygıtını ağzın iyice yaklaştırıp, küfür olduğunu sandığım bir şeyler söyledi. Hasta ile Doktor arasında bir antipati doğmuştu. İkisi de hemen aynı yaşlardaydılar. Doktor raporunu cihaza kaydetmeye devam etti..

- Kaç çocuğun var?

Aydın amca kıpırdanmaya başlamış, sinirleniyordu. Kadın ingilizce soru sorarken o aslan gibi kükreyerek cevap veriyor, arada da sayıyordu bıyık altından “Gördin oni.. o sittiğumin kokonasi baa.. ha buraya buni yaturacağsun..ama bu çivi de tutmaz kardaşum..

- Kizlari mi sorayi erçekleru mi ?

- Hepsini soruyor amca

- 4

- Kaç tanesi kız, kaç tanesi erkek? Yaşları?

Doktor aldığı yanıtla keyiften dört köşe oldu; 3 kız bir erkek, erkek en küçük olanı..

Yine ses cihazını ağzına iyice yanaştırarak fısıldadı, yan gözle bana bakıyordu

- Oh olsun, üç tane kızı varmış….

Aydın amcam devam etti

- Naapacaumuş çociklarin yaşlarini, o aaa.. penum künyemi niye soraiii

- Eşiniz sağ mı? ne zaman evlendiniz

- Sağdur. Çok onceden evlenduk, kac oliyii…. 1975 haaa oleduuuur.

- Eşinizle nasıl tanıştınız ?

- Ula sittiğumin karisi ne diii… tanuşmadum. Pen oni gordugum gun evlenduk oraya daaa..

- nasıl yani gorücü usulü mü

- Değildur daa, pen Avustralyaya Turist olarak celelu 2 yil olmişidi... içi yil kaçak idum...soora pasaportu alunca anam baa orda bulmiş.. bakacaadum begenursem alacagudum beenmessem almayacağudum... evlenduk..pen penum kariyi hiç körmeden aldum

- Seks hayatınızdan bahsedin biraz. Dedi doktor...

- Ula ne dii buuu... ula saa ne penum seçizimden ... senin cibi tohtorun taa ..mına koyayimmm.. sööle ula tercüman, Doğan bey..aynen söle punlari ..aaaa..ahiret sorisi mi soraayi daa? İyisi de olaii çötüsü de seçizin...

Yaklaşık iki saat süren görüşmeden sonra artık arabada dayanamamış koyvermiştim makaraları. Bas bas bağırıyordu Aydın amca

“ sittiğumin kokonasi daaa.. baa sekis soriii... uiyyyyy pen aslunda tiyeceğudim oa daaaa. Naaapcasun benim sekis hayatumii... esçidende siçeyurdum şimdi de siçeyrum daaaa....ha boyle köstereyum saaa istersen...hee.... kariya bak ulaaaa.



Doğan- Sydney 4 Nisan 2002.

No comments:

Post a Comment

Thank You...Teşekkürler