Total Pageviews

Wednesday 10 March 2010

KALIN KİTAPMIŞ HOCAM!

Dönerci Osman çalışıyor görünüyor.

Elinde karaya çalan, yemek bulaşıkları ile lekeli bir bez, temizlendiğinde pırıl pırıl görünen paslanmaz çelik döner tezgahını siliyor. Dönerin yağı her tarafa sıçramış ve yapıştığı yerde damla damla kurumuş. İçeride yoğun bir kesilip beklemiş soğan kokusu, sarımsaklı cacık kokusunu bastırıyor. Ocaktan kapıya doğru bir çizgide ısı kapıya kadar ulaşıyor.

Hava sıcak mı sıcak. Sidney bu. Gölgede 42 derece, alimallah adamın ensesinde yumurta pişer.

- Merhaba Osman.

Kafasını kaldırdı. Sağ eli devinim içerisinde yine. Nereyi sildiğini görmeden siliyor. Belli, meşgul görünmek istiyor.

- Hoş geldin Hocam

- Nasılsın, Ayşe nasıl

- İyi hocam, iş zor biliyon, akşamaadar sıcağın garşısı tükediyor bizi. Baksaa Ayşe de işçi olacak İçeride Usame Bin Ladini seyrediyor..

- Ama paraya da para demiyorsunuz Osman..

- Öyle amma hocam bak çocukları da ışık kolejine verdim..güzel güzel öğreniyorlar dinimizi kültürümüzü..kitaplık da aldım eve..biz okumadık onnar okur inşallah

- Eh doğru ama çok yoruluyorsun, üç beş sene sonar hasta olup doktorlşarar taşınıyorsunuz. İngilizce de öğrenmiyorsunuz..

- Çalışmaktan İngilizce öğrenecek vakit yok be hocam

- Yav Osman gece gündüz buradasın insan bir sinemaya gider, tiyatroya gider, kitap okur felan..

- Gidemiyoz, doğrusun hocam emme Kültüre katkımı yaparım. Bak o gece düzenleyenler hep kermes bileti satmaya gelir, en az on tane alırım. Gidemem amma elimden geldiğince yardım ederim.

- Eh o da bir şey.

Bu arada iki sarhoş Anglo Sakson girdi içeriye gülüşerek. Ellerinde teneke biralar.

Osman onlara dönerek ne istediklerini sordu ve ekledi

- Marul, domates ve soğandan başka bir şey ister misiniz içine?

Ekstra paras alıyor her şeyden. Sarhoşlar ne varsa koy diyorlar.

- Sen naapıyon hocam?

- Şey ben de kitap getirttim de Türkiye’den onu gösteriyorum arzu edenlere

- Ne kitabıymış o?

- Tarih. Osmanlı haremi ile ilgili bir kitap.

Osman’ın, milliyetçi de olduğundan, kitapla ilgileneceğini sanıyorum.

- Hocam simdi bu kitabı kim yazmış yoksa sen mi yazdın?

- Ben yazmadım ama Türkçeye çevirdim. Dolayısıyla yazıya doktum.

- Hocam helal sana bee. Bayaa kalınmış ta bu kitap.

Kitabı şöyle bir tarttı elinde.

- Evet Osman bayaa kalın. 3 santim kadar var.

- Satıyon ellalem bunu sen?

- Evet Osman 20 dolar. Bayya ilginç bir konu. Bir filme de konu oldu bu kitap ayrıca Tarihçi Osman Akgündüz Osmanlıyla ilgili bir kitabına referans aldı, sonra Türkiye’nin eski bir yayınevi tarafından basıldı, tarihçi Derman Bayladı’nın elinden geçti basılmadan once.

Kitap hakkında biraz bilgi vermek müthiş sevindirmişti beni.

- Atalarımız hee, kaça olur şincik bu hocam 15 dolar mı dediydin?

- Yav Osman yapma kitabin pazarlığı olur mu? 20 demiştim.

- Pazarlık olur hocam neden olmasın? Hepsi ticaret deelmi? Şincik sen bu kitabi satmak icin yazmadın mı?

- Eh oyle de denilebilir herhalde.

- Tamam hocam önemli diil ama bak başkasına daha ucuza verdiğini duyarsam valla bozuşuruz hocam. Bende işte alıp kitaplığa koyacam yani. İki çocuk var ellerinden öper biliyon, Işık Kolejine gönderiyom onnarı. Neme lazım hocam gavurun elinde dinimi öğrensin dee mi hocam. Bak ben üç işçi çalıştırıyom amma bi de tembeller ki saatte 9 doları beenmiyo hocam. Hem işsizlik parası alırlar, hem vergi vermezler hem de götleri, afedersin, kalkar

- E asgari ücret saati 15 dolar ama osman

- Ossun hocam, çalışmasın. Adam mı yok, valla doçent var yanımda çalışan. Türkiye’den yeni gelmiş. Doçent amma donsuz! Para pul yok. İş te yok. Haa bir de bu Midnayt Ekspres filmi var ya hocam.

- Var Osman

SBS televizyonunda gene oynattılar. Orda çalışan Fatma’ya telefon ettim sordum. Telefon açtım, “ eyi pok yiyonuz” dedim amma beni dinlemiyolar, hocam sen onnarı da yazsana. Yazsana bizi dinlemediklerini, valla vatan hainliği yapıyor bunnar hocam.

Bizim kitap satma işi gargaraya geldi. Bu arada bir iki müşteri daha gelince ben tezgahın önünde kalakaldım. Elimde kitap, bin sayfaya yakın. Bir senemi almıştı çevirmek ve düzeltmek. Çok emek verdiydim ve şimdi halkıma sunuyordum Avustralya’da. Osman’a satmalıydım bir tane. İşin aksi ben mal alıp satmayı da bilmem. Şimdiye kadar yaptığım bir kaç ticaret denemesinde hep zarar ederek zorla kaçtım.

Dalmışım gene geçmişe.

Arkamdan bir yerlerde Türkçe sesler. İki kadın konuşmakta. Osman bir diğer grup sarhoşa döner hazırlıyor. Ayşe dönerleri dürüp para alıyor. Dükkan birden bir uğultuyla doldu sanki..

O sırada içeriye girmiş olan kadınlar arkamda bir yerde Türkçe olarak gevezelik yapmaya basladilar. Kadın yolun karşısındaki Butiğin sahibiymiş. İki katlı bir bina. Alt üst kıyafet ve ayakkabı dolu. Ucuz Çin malları

- Naaparsınız gız Hatçe?

- Valla naapak, iste ben evde sıkılıyodum burayı açtım eğleniyok işte, para neyin gazandıından deel..

- Yaa, gocan Gıyas bey ne yapar?

- O da eyi. Gız sorma.

- Ee sizin döner dükkanı ne oldu?

Gız valla gapattık onu. Olmeyo gardasim. Bi dolar bi dolar döner satıp para gazanılmeyo. İşte, o gadar sene sermaye yaptık. Sonra da mütayitliğe başladık,deli Zeynelle beraber.

- Deli Zeynel kim gıı?

- Hatırlasaa gız, ilk gafileyle gelmişti de aynı evde 14 nüfus o teneke barakalarda galdıydık aylarca. Allah razı olsun onun böyük gız bizim çocuklara da baktıydı biz geceleri temizliğe giderken. Ümmühan’ın gocası..

- Haa bildim, adamı zerhoşlar dövdüydü de o da papı yakmıştı..adı da Deli Zeynele çıktıydı..

- Hee o işte onunla ortak, geçen sene başladık, bi inşaat yaptık 200 bin dolar gazandık gardaşım. Döner sarmak gibi deel iş…

- Hocaam dalmışın gene ne düşünüyon? Tamam, tamam alak bir tane. Garnın da açtır senin bir döner yapayım bir de ayran, üstüne de bir onluk vereyim ödeşelim hocam

Sırıtıyordu kalın, uçları döner yağıyla kıvrılmış Osmanlı bıyığının altından. Elindeki kocaman bıçağı masata sürtmekteydi bir yandan. Ama satmıştım ya kitabı. Hiç olmazsa resimlerine bakardı. Kim bilir belki de çocukları okurdu.

- Biraz da acı koy içine Osman. Bolca koy..

Sidney sokakları bomboştu, yanıyordu cayır cayır. Bir yangın mevsimi idi.

doğan şahin 2000-sydney

No comments:

Post a Comment

Thank You...Teşekkürler