Arabam eski. Bozulacak tabii. Bir yıldır işte, yağmur çamur demeden, yağıdır, tuzudur, suyudur değişip tepe tepe kullandım, hatta hor kullandım da diyebilirim. Yok, Allah var iyi dayandı bu eski Ford. Emin usta da sağ olsun ‘ Git üç-beş ver kendine yani bir araba al hocam! ‘ demedi. Ora senin bura benim koşturdu, parça aldı taktı. Beni yolda bırakmadı Emin usta. Türkiye’den de tamirciymiş Emin. İşinin ehli. Zengin olur burada. Şu Yol Kenarı Yardım Ekibine de iyi ki üye olmuşum. Allah’ın işine bak, tam da göbeği dönerken motorun gazı kesildi. Bir şey değil, direksiyon kilitleniyor. Çok tehlikeli. Ya otobanda olsaydım? Şeytan kulağına kurşun! Şimdi ne yapacağım. Allah kahretsin. Saat 10.30da Akıl Hastanesinde olmam gerek. Saat 9.30. Aklımı kaçıracağım. Şu RACV ye bir telefon edeyim. Yok yok. Sen Emini ara. Emin iştedir. Ya da başka bir yerde.Sen en iyisi ara bakalım Yol kenarı tamircilerini. 20 ile 40 dakika arası sürermiş. Tam olarak Sussex Street ve Gaffney street köşesindeyim evet.
Çıktım arabadan, bu arada motor kaputunu açıp bakmalı. Belki çözerim.
Yol sağlı sollu geniş bahçeli evlerle çevrili. Sabah erken. Herkes işe varma telaşında. Benim araba durdu. Lanet olasıca. Motordan anlamayan ne yapar? Durun ben söyleyeyim. Kaputu açar açmaz, geçmişte çok kez olduğu gibi, arabam tamir edilirken bakıp, aslında çok basit olan sorunlardan biri ile karşılaşıp ve hemen de tecrübemin, hafızamın beni aldatmadan çözümü hatırlatacağını ummak. Evet evet. Böyle umdum. Bakakaldım yağ ve kuş boku ve sonbahar yaprakları kırıntısı yüzeyine bir leke gibi yapışmış, sümüksü görünümlü kara motora; çeşitli ebatlarda kara lastik borular, rengârenk, oradan buraya giren ve çıkan kablolar, aygıtlar, anahtarlar, çubuklar, demir kütleleri, düğmeler ve elektrikçi bantları... İşte oradalar. Bunu planlamamıştım. Hafızamın beni bu kadar kötü bir şekilde yalnız bırakacağını ummamıştım... Geçmişte gözlemlediğim tamircilerden hiç birisi aklıma gelmiyor. Sorunlar da. Çözümleri de. Bir sigara yakmalıyım. Arabada unutmuşum. Neden almam ki sigaramı yanıma? İnsan arabadan inerken, hele bir de tiryakiyse, almalı sigarasını yanına, çakmağı da unutmamalı. Bir sigara yakıp bekleyeyim bari. Güneş de bir türlü doğmadı. Melbourne havası sanki İngiltere’nin kopyası. Oh şöyle sırtımı Bunnings Ucuz İnşaat Malzemeleri pazarının devasa duvarına da yaslayıp, çöktüm mü; beklerim.
RACV gelecek. Emini çağırsam ne olacaktı sanki? Kim bilir nerede.”Doğan hocanın o kimilerinin sağlığını bozan, yuvasını yıkan Ford fabrikası malı arabası bozulmuş yine” diyecek. “ Bana ne yahu!” diyecek. Haklı. Saat 10.00 olmuş. Şimdi gelir. Yolun karşısında 90 lı yaşlarını süren şu teyze de bana bakıyor. Kıllandı kadın. Bahçede oyalanıyor bu saatte. Şu Avustralya’da da insanı yaşatıyorlar birader. Şu kadına bak. Canlı cenaze. Refah toplumu işte. saçları da tüm diğer yaşlılar gibi mor renge boyalı! bizde 65’ini yaşayan piramidin en üstünde sayılır. Başını da bağlar.
Yakma. Bir sigara daha yakmamalıyım. Ayaklarımı dinlendireyim. Uzun süre çömelemiyor insan. Ne zor şey bu beklemek. Aman tanrım işe kesin geç kalacağım. Akıl hastanesindekiler çıldıracak! Kesin bu işten para da alamam. Ne olursa olsun gideceğim bu randevuya. Hasta da zaten yatılıymış. Biliyorum. Hasta yatılı ise doktorlar onu istedikleri anda görebilir onu. Umarım anlayışlı olurlar bu garip tesadüfe. Kimin aklına gelirdi arabanın böyle bir zamanda duracağı? İyi ki de erkenden çıkmışım yola.
En iyisi arabaya girip bir şeyler yazmak...
Birden sarı ışıklar parıldadı. Sarı lambalardan yayılan, sarı hâkim görüşüme ve o güzel ses. Ekip arabasının park ederken çıkardığı o ses. Kurtarıcı düt düt sesi. Yarım kabin, sarı Toyota arabamın önüne anarya yanaştı.
Geldi. Oh.Saat 10.15 olmuş. Kesin geç kalacağım işe. İnşallah problem detaylı değildir.Sevindim bir an. Belki de geç kalmam. Yine o aklımın ucundan geçmeyen basit kablo problemlerinden biridir inşallah.50'li yaşlarda bir adam. Kurtarıcım. Uzun boylu sarışın. Saçları geriye doğru tükürükle yapıştırılmış gibi, belki de briyantin.
‘ Nasılsın?’
Cevap bulamadım önce.
‘ İyiyim, sen geldin daha iyi oldum’
‘ Ne oldu?’
‘ Şu göbeği dönerken durdu. Bir şey değil direksiyon kilitleniyor, düşünsene ya otobanda olsaydım?’
Düşünüyor..
‘ O zaman düz bir yönde gidiyor olurdun ve belki de... Dururdun?’
‘ Dururdum değil mi’?
Sükûnet içerisinde Toyota’nın bagajından tornavidaya benzer, az uzunca bir şey çıkardı. Motora eğildi. Motor, çocukluğumda ara sıra indiğim kapıcı dairesinin bir kısmını kaplayan kalorifer kazanı mekanizmasının bir maketiydi sanki. Bir buji kablosunu çıkardı. Tornavidayı buji yuvasına soktu.
‘ Git kontak bas’
Bastım. Çalışmadı. Gaz gelmiyor. Gazla ilgili olduğunu sandığımı söylesem mi? Ya ‘ benim işime karışma’ havasına girerse?
‘ Galiba gaz gelmiyor’
‘Yok, bence sıtarter motor ünitesinde bir problem var’
‘ Öyle mi?’
‘ Sanırım öyle, değişmesi gerek’
‘ Eee, ne yapalım değişecek, o zaman çalışacak değil mi?’
Allah kahretsin işe geç kalacağım. Bir ton da para ister bu şimdi.
‘ Nasıl yapacağız, maliyet nedir?’
‘ 80–90 dolar arası’
Yahu bu saatte, bu durumda ben nereden bulayım parçayı?
‘Parça bende var. Şirketin işi değil bu. İstersen arabanı çektirelim. Yoksa bende parça var, biz kendimiz böyle yanımızda taşıyor ve satıyoruz. İstersen’
‘ Parayı nasıl vereceğim, fatura gönderir misin ?’
‘ Yok, iş bitince parayı alırım, para çekecekseniz bankaya kadar sizi takip ederim’’
Bak şimdi. Parayı nerden bulsak. Cebimde o kadar nakit yok. Bankaya gidip çeksek. Olur herhalde. İşe kesin geç kaldım. Lanet olsun. Neyse Allah’tan erken çıkmıştım yola. Biraz gecikmeyle yetişirim hastaneye. Bu gün boşa çalışacağız anlaşılan.
‘ Motora kıvılcım gelmiyor, ondan. ‘
Kocaman, nasırlı, yıkanmaktan pembeleşmiş elleriyle daldı motora. Bir dizi tekere dayalı, bir dizi kaldırım kenarına çöktü. İşini biliyor gibi. 95 dolarmış. Listede öyle yazıyor.95 dolar. Çaresiz vereceğiz.
‘ Kontağı çevir’
Tık yok.
Kendisi gelip giriyor şoför mahalline. Kurcalıyor bir şeyleri. Çıktı.
‘ Kontağı çevir’
Ana! Oldu. Araba çalıştı. Kurtarıcıma 95 doları verirken çok sevinçliydim. Çözmüştü problemi. Şimdi işe gidebilirdim. Hastanedekiler de bekliyorlarmış zaten.
O günün sonunda parçanın aslında değişmesi gerekmediği ve olayın gaz düğmesinin elektrik bağlantısında, direksiyon altına eğilip şöyle bir sıkıştırmakla çözülebilecek, bir problem olduğunu keşfedene kadar nasırlı elli sarışın tamirciye minnettardım.
Doğan Şahin-Eylül 2004-Sydney
No comments:
Post a Comment
Thank You...Teşekkürler