Total Pageviews

Wednesday, 10 March 2010

SOYKIRIM MI DEĞİL Mİ ? (1)

SOYKIRIM FİİLİ
(Araştırma/İngilizce'den Çeviri, Doğan Şahin Kasım 2006)
Not: Buradan sonra okuyacağınız bilgiler tamamen Batı Kaynaklı bilgiler olup, hâlihazırda yapılmış araştırmalar, tartışmalar ve yargılamalarla ilgili İnternet ortamında yayınlanan bilgi ve belgelerden, Wikipedia, Answers, Britanika Ansiklopedisi, BBC, Internet Tarih kaynakları, Gazete arşivleri vs. gibi daha birçok internet sitesinden ve İngilizce asıllarından Türkçeye çevrilmiş ansiklopedik diyebileceğimiz, bilgilerdir. Kaynaklarımıza internet arama motorlarında bakıldığınde ciddi kaynaklar olduğu görülebilir. Keşke Osmanlıca belgeler Türkçeye çevrilmiş olsaydı da onları da çeviri yaparken karşılaştırma fırsatımız olsaydı demeden geçemeyeceğiz. İçeriklerin doğru ya da yanlışlığı konusunda profesyonel davranılmış, sitenin bu kuruluş aşamasında değerlendirilememiştir. Bu konu savaş tarihi ile ilgilenenlerin, ümit ederiz bize de yollayacakları, değerli yorumlarına bırakılmış ve daha çok, Batı Kaynaklarının bu konuda neler yazdığını, ya da yazmadığını, göstermek ve ilgi kırıntısı uyandırır umuduyla, Türkçe konuşanların ilgisine ve bilgisine sunulmuştur ve amatör ve gönüllü bir çabanın ürünüdür. Konularla ilgili yorumlarınız bizleri sevindirecek ve bilgi dağarcığımızı zenginleştirecektir, umuyoruz. Sitede telif hakkı gibi bir şey yoktur, isteyen istediği bilgi ve malzemeyi alabilir ( kullandığı yerde sitemizden bahsederse seviniriz).
Batı kaynaklarında bahsi edilen fiillerden sonra; (Türkçe konuştuğumuz ve dilimizi konuşan insanların kendi dillerinde eğitimlerine katkıda bulunmak için) tartışmaya açmak istediğimiz şey şudur; yeni bir bin yılın daha başlangıcında, Küreselleşme denilen olgunun açıkça hukuki zemine oturttuğu “medeniyetler çatışması”, yani enerjinin paylaşımı olgusu, kadim halkların bir potası olan Mezopotamya beşiğinin Dünya’ya açılabilmiş en cazip kapısından çıkabilmiş, sistemini taşıyabilmiş ilk Asyalı halklar topluluğu “Türkçe konuşan toplumlar” ve milenya öncesinden Amerika Kıtasına ulaşabilmiş uzak akrabalarını nasıl etkilemiştir? Ve insanlığın evrim sürecinde bu halklar ne tür zorluklar, vahşet, soykırım, katliam hareketlerine maruz kalmışlar, ya da soykırımla itham edilmişler?
İnsanlık toplu Hafızasının bilebildiği en eski medeniyet merkezinin göbeğinde yaşayan bizler, belki de kendi dilimizde yazageldiğimiz, söyleyegeldiğimiz zulümleri diğer insanlara anlatabilme fırsatı yakalayacağız.
“Soykırım” fiiline yönelik sair tanımlamalar

Bu konuda söz sahibi olan bir diğer Politik Bilimci R.J Rummel Soykırım fiilini 3 farklı şekilde tanımlamaktadır. Soykırımın yasal anlamı Birleşmiş Milletler tanımlamasında çerçevesi çizilmiştir. Genel olarak bilinen anlamı ise bir halk grubunun devlet organları tarafından ırk, ulusal statü, etnik köken ya da dini örgüt üyeliği nedeniyle toptan yok edilmesidir (politik). Her iki tarif de birbirine yakın olmasına rağmen, Rummel tarafından yapılan üçüncü tanımlama, bunlara ek olarak, halk gruplarının politik amaçlarla hükümetler tarafından toplu olarak katledilmesi, yani taammüden katliam fiili de eklemiştir. Soykırım denildiğinde hangi anlam anlatılmak isteniyor meselesini tam olarak netleştirmek için Rummel Demosid tanımını da öngörür.
Antik Çağ / Ortaçağ’da Soykırım Fiilleri
İncil’de bahsi geçenler

Hıristiyanlığın Kutsal Kitabı İncil’de Soykırım olduğu iddia edilen bazı olaylardan bahsedilir. İncil’de kaydedilmiş olan bilgilerin ne kadar gerçeği yansıttığı kişinin genel olarak İncil’i nasıl algıladığı ile bağlantılı olsa da, bu iddialar arasında:

* İsraillilerin Mısırlılar (İktibas gerekmektedir)tarafından cinsel istismarı ve katledilmesi
* Kenan toplumuna karşı İsrailliler tarafından başlatılan ve tanrının İsraillilere Kenan toplumunu ve kültürünü tamamen yok etmesi için görev verdiği savıyla sürdürülen soykırım hareketi(Deuteronomy 20:16-17)
* İsrail Kralı Saul tarafından, Samuel’in (Ibid. 25:19) buyruğuyla Amalekite halkının tamamen yok edilmesine yönelik başlatılan ama tamamlanamayan soykırım hareketi
* Asurî ve Babil İmparatorluklarının Orta doğuyu İşgali ve ele geçirmesi ile çeşitli insan gruplarının katledilmeleri.

(Kuran’da bahsi geçen soykırım konusunda yazanlara sevineceğiz)
İskitya’lıların Simerya’lıları katletmesi

Bu aşamada bu konunda çok az bilgi bulunmaktadır, ancak İskityalıların (İskiteli-İskitya Karadeniz’in Doğusunu ve Hazar denizini içeren bölgenin eski adı) Anadolu’da hem Karadeniz kıyılarından hem de karşı kıyılardan İ.Ö 7. yüzyılda Batı’ya doğru ilerlerken Simerya (Simerya mitolojide karanlık Batı Ülkesi anlamına gelir.) halkının çoğunu katlettiklerine inanılır. Katliamların Hazar denizi kıyılarından Romanya’ya kadar olan bölgede ve Orta Anadolu’da gerçekleştiğine inanılır. Her iki kabile gruplarının da o dönemde yazıyı bilmedikleri varsayılır iken, Tarihin Babası sayılan Herodotos belki de tarihin karanlıklarına gömülecek olan bu olayları eserlerinde yazmıştır.
Roma İmparatorluğu

Modern standartlar temel alındığında, Hıristiyan Roma İmparatorluğu tarafından başlatılan savaşların çoğu soykırım fiiliyle sonuçlanmış olarak kabul edilebilir:

* Jul Sezar’ın Helvetii ülkesine (Günümüz İsviçre’si) karşı savaşı: Helvetii kabilelerinin yaklaşık %60’ı katledilmiş 20% kadarı da yaralı ve sakat kalmış ya da sonradan ölmüştür.
* Jul Sezar’ın Gaul’lere karşı savaşları (günümüz Fransa’sı) : 1 milyon üzerinde insan öldürülmüş (büyük ihtimalle halkın dörtte biridir bu nüfus), 1 milyon kişi köleleştirilmiş ve 800 şehir yerle bir edilmiştir. Bourges şehrinin toplam 40 bin nüfusunun tamamı katledilmiştir.
* 3. Punik Kartaca Savaşları: Kartaca şehri tamamen yerle bir edilmiş ve halkın çoğunluğu katledilmiş, geriye kalanlar katledilmişlerdir. Yaklaşık 100 yıl sonra Sezar şehrin yeniden inşasını emretmiştir.
* Kudüs: Şehir yakılıp yıkılmış ve halk öldürülmüş ya da köleleştirilmiştir. İmparator Hadrian şehri yeniden inşa edip nüfusunu artırmış ve adını da Jüpiter Capitolunus’ a adayarak Aelia Capitolina (Aelia Kolonisi) koymuştur.

Fransa

Düalist bir tanrı inancına sahip, Hıristiyanlardan kopma ve Cathari adıyla bilinen ve Güney Fransa’da yaşayan halklara karşı Katolik Papa İnnocent III. tarafından emredilen Haçlı Seferleri (1209–29). Bu saldırı farklı inanışa sahip olan halka karşı ve engizisyon aracılığıyla askeri olarak yapılmış bir fiil olduğundan soykırım olarak adlandırılır.
Cengiz Han ve Oğulları

Cengiz Han imparatorluğunun kuruluş aşamasında olduğu ve tarihteki en büyük soykırım fiillerinden birisi olduğu iddia edilen katliamlar: 13. yüzyıl boyunca Avrasya bölgesinde milyonlarca sivilin vahşice ve sistematik olarak katledildiği tahmin ediliyor. Eldeki veriler çoğunlukla bu iddiayı desteklemese de Moğolların öldürdüğü insan sayısı belki de hiçbir zaman bilinmeyecek. Şunu da unutmamalı, Cengiz han hemen her seferinde, savaş öncesi karşı tarafa teslim ve biat çağrısı yapmıştır. Ancak teslim olunmazsa saldırmıştır.

Bağdat 13. yüzyılda İslam’ın merkezi haline gelmiştir ve o dönemde Dünyanın en büyük şehri olduğu kabul edilir. 766 yılında Abbasi Halifesi Cafer El Mansur tarafından kurulmuş ve Halifeliğin başşehri ilan edilmiştir. Moğollar ve 1258 yılında Türkî kabilelerin Hakanı Hülagü Han orduları tarafından yağmalanmıştır. Yaklaşık 500 bin kişi din, etnik köken, cinsiyet, yaş farkı yapılmaksızın katledilmiştir. Hülagü han bunun diğer İslam ülkelerine bir örnek olmasını istemiştir.
Güneydoğu Asya’da İslam Fetihleri

7. ve 12. yüzyıllarda İslam ordularının Güney Asya’yı fetihleri sırasında birçok Hindu, Budist ve Jain öldürülmüştür. Bu öldürmelerden bazıları, Kralın kim olduğuna bağlı olarak, dini nedenlerledir. En dikkati çeken ölümler Gazneli Mahmut, Muhammed Guri ve daha sonra da Delhi Sultanlığı dönemlerinde görülür.
1500 den 1950 yılına kadar Soykırımlar

Geçtiğimiz yüzyılda Almanya, Namibya, Kongo, Rusya, Ukrayna, Polonya, Çin, Kamboçya, Sudan ve Türkiye gibi birçok ülkelerde halk gruplarının sistematik bir şekilde ve büyük çapta soykırıma uğradıkları iddia edilmiştir. Geniş açıdan bakıldığında, bu süreçte en sık görülen fiil ABD yerlileri, Avustralya yerlileri, Karayipler Yerlileri ve Patagonya yerlileri gibi otantik halkların Avrupalılar tarafından düzenli olarak Soykırım saldırılarına maruz kalmaları ve birçok halkın Avrupalılar tarafından tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu yerli halklar ya doğrudan katledilmiş ya da yaşam hakları ellerinden alınarak açlığa, hastalıklara, yer değiştirmelere maruz kalmışlardır. İnsanların üremeleri engellenmiş ve bu eylemler Soykırım olarak nitelendirilmiştir.
Amerika Kıtası

1492 yılından itibaren Anglo-Hristiyan Avrupalıların işgalini takiben Amerika Kıtasında yaşayan yerlilerin nüfusları hızla düşmüştür. Ölümler sadece çatışmalarla değil, hastalıklar, zorluklar, yer değiştirmeler, sosyal ilişkilerin parçalanma nedeniyle de artmıştır. Hastalık ölümlerinden bir kısmı ise günümüzde Biyolojik Savaş denilen yöntemin kullanılması sonucudur. Karayip adaları halkları, Kanarya adaları halkları, Guançe yerlileri (Crosby 1986), Arawaklar hemen hemen toptan yok edilmişlerdir. Orta Meksika’da işgalden hemen önce tahmini 25 milyon yerli yaşamaktayken, 17. yüzyılda nüfus 1 milyon civarına düşmüştür. 1790 yılında yapılan ilk ABD Nüfus sayımı sonuçlarına göre Pensilvanya Eyaletinde yerli sayısı 300, New York ve Massachusets Eyaletlerinde ise 1500 er yerli yaşamaktadır. Carolina Bölgesinde ise 10.000 kadar yaşamayı başarmıştır.(Braudel 1984 s 393). Özellikle yerli lakların Kültürel Soykırıma da uğratıldığı bilinmektedir.

Bazen devlet eliyle ve teşvikiyle bazen de sivil halkın eylemleriyle Güney ve Kuzey Amerika’da gerçekleştirilen Soykırım fiilleri tarihte en uzun süren ve en çok can alan soykırımlar arasında sayılmıştır.

Amerika Kıtası ve Kanada’daki yerli nüfusunun sayısının işgal öncesinde 2 milyon ile 12 milyon arası olduğu tahmin edilmektedir. İşgali takib eden 400 yıl içerisinde sayıları 237.000 e düşmüştür. Günümüz Meksika'sının 30 milyon olan yerli nüfusu İspanyol yönetimi altında 3 milyona düştüğü tahmin edilir.
Arjantin

1880 li yıllarda Arjantin Hükümeti Pampas ve Patagonya yarımadası üzerinde yaşayan yerlilerin tamamen ve sistematik olarak yok edilmelerine yönelik bir kampanya başlatmıştır. Bu saldırılarda 20.000 yerli katledilmiştir.

Kanada

Newfoundland Adasında yaşamakta olan Beothuk yerlileri Koloniciler tarafından yapılan saldırılar, yerlerinden edilme, Avrupalılar tarafından getirilen (Tüberküloz gibi)hastalıklar sonucu tamamen yok edilmiştir. Avrupalı koloniciler yayıldıkça yerliler iç kısımlara kaçmış ve açlıktan ölmüşlerdir. Beotuık yerlilerine karşı yapılan eylemler sadece Soykırım değil, tamamen yeryüzünden silmeye yönelik eylemlerdi. Kanada ve Kuzey Amerika yerlilerine karşı yürütülen Soykırım fiilleri uluslar arası alanda incelenmiş bir konudur.
Paraguay

Üçlü Müttefik Savaşları denilen ve Arjantin, Uruguay ve Brezilya ile Paraguay arasında geçen savaşlar Latin Amerika tarihindeki en kanlı savaşlardır (1864–1870). Bu savaş sonucunda Paraguay hemen hemen tamamen yok edilmiş, yerle bir edilmiştir. Bu savaşlarda Asker, kadın, çocuk ve yaşlılar dâhil 300.000 kişi öldürülmüştür.
ABD
Özellikle 19. yüzyıl boyunca, Amerikan Yerlileri Avrupalı Kolonicilerin yerleşimi amacıyla yaşam ortamlarından sürülmüşlerdir. Köylerin Amerikan ordusu tarafından tamamen ortadan kaldırıldığı, hastalıklar ve sosyal bölünmeler sonucu yüz binlerce yerlinin soykırım fiiline maruz kaldı tarihe geçmiştir.

Bu eylemlere bir örnek: Fransız yerli Savaşları sonucunda (1763) teslim olan ve Pensilvanya Eyaletinde yaşamakta olan Conestoga (Susquehanna) kabilesi kalanları hapishaneye konulmuş ama “Paxton Boys” denilen ve İrlandalı-İskoç kolonici milisler cezaevini basarak kalan kabile üyelerini de katletmişlerdir.( "The Light in The Forest", Conrad Richter.)
İngiliz İmparatorluğu
Avustralya
1606 yılında Avustralya karasularına girmiş olan ilk Avrupalılar bu kıtaya “ Bilinmeyen Güney Ülkesi” anlamına gelen “Terra Australis” adını vermişlerdir. Avustralya kıyılarını haritaya geçiren ve yerlilerle ilk bağlantı kuran denizciler Danimarka’lı Kaptan Willem Janzoon komutasındaki Duyfken gemisidir..
Tahmini olarak 54 Avrupalı Gemisi 1606-1770 yılları arasında adanın çeşitli yerlerine inmişler ve yerlilerle karşılaşmışlardır. Bu gemilerden çoğunluğu Hollanda East Indies Şirketi gemileridir. Kaptanlardan Abel Tasman Avustralya’nın Kuzey, Batı ve Güney kıyılarını dolaşmış ve bu bölgeye “ Yeni Hollanda” adını vermiştir.
İngiliz Kaptan James Cook 1770 yılında Avustralya’nın Doğu kıyılarını dolaşmış (İngiliz Kralı III. George’nin emriyle İngiltere hapishanelerindeki mahkûmları atacak bir yer bulmak üzere görevlendirilmiş), bu bölgeyi ve Tasmanya adasını İngiliz Kraliyeti Mülkü ilan etmiştir.
Soykırım ve Katliam hareketlerine bir örnek: 1800 başlarında Tazmanya Adasını işgal eden Kolonicilerle yerliler arasında “Zenci Savaşları” denilen bir dizi savaş yaşanmış ve bu savaşlar sonucu ada yerlileri tamamen yok edilmişlerdir. (The Fabrication of Aboriginal History, Volume One: Van Diemen's Land 1803–1847, 2002 basım Keith Windschuttle),

Anakaranın diğer yerlerinde de binlerce yerli çocuk anne ve babalarının ellerinden alınıp Hıristiyan Misyoner okullarına ya da diğer devlet kurumlarına verilmiştir(1900–1969). Bu eylemler ağır kültürel ve sosyal travmalara yol açmıştır. En azından 100,000 çocuğun kanun emriyle ve zorla ailelerinden koparıldığı bilinmektedir.
İrlanda

18. ve 19. yüzyıl boyunca İngiliz Kraliyeti idaresinde İrlanda’nın kolonileştirilmesi ve etnik temizlik politikası sonucu ölüm ve toplu göçler nedeniyle İrlanda halkının büyük çoğunluğu katlolmuş, yokluğa mahkûm olmuştur. Bu insanların birçoğu daha sonra adı soykırımlarla anılacak olan ABD ye göçmüş ve kendilerine yapılanların daha kötüsünü ABD yerlilerine yapmışlardır. “Büyük Açlık” denilen dönem özellikle soykırım olarak anılmaktadır.
Kongo

Belçika Kongosu’nu oluşturmak ve kauçuk üretiminin gelirini sömürmek üzere Belçika tarafından işgal edilmeden önce Kongo Özgür Devleti Halkı beyaz Avrupalıların sistematik saldırılarına maruz kalmaktaydı. 1880 yılından 1920 yılına kadar geçen sürede Kongo nüfusu cinayetler, açlık, fazla çalıştırılmadan (kölelik) , hastalıktan dolayı hızla düştü. Kaç kişinin öldürüldüğüne dair rakamlar değişmekle beraber, 1904 tarihinde yazılı bir raporda 1888 ile 1904 tarihleri arasında 3 milyon Kongolunun öldüğü belirtilir. Fredric Wertham'ın 1966 yılında yazdığı "A Sign For Cain: A Exploration of Human Violence" adlı kitapta ise Kongo nüfusunun bu dönemde 30 milyondan 8,5 milyona düştüğü belirtilir.

Belçika Kralı Léopold II bilinen bir misantropist ( insanlıktan nefret eden), köleliğin kaldırılmasını isteyen ve kendisini Kongo Özgür Devletinin Kralı ilan etmiş bir şahıstır. Kongo coğrafyası Belçika topraklarından 76 kat daha fazladır! Kraliyet sermayesini büyük oranda uluslararası çalışan şirketlerle yaptığı ortaklıklar ve dünyanın diğer yerlerinde çok fazla üretimi olmayıp daha çok Kongo topraklarında bolca yetişen Kongo Kauçuğu üretiminden yapmıştır.

19 yüzyıl da Kongo halkının toplu ölümlerine duyulan sevinç, o tarihe kadar ilerici ve insan hakları savunucusu olduğunu söyleyen Belçika halkının uluslararası alanda teşhirine yol açmıştır. Aralarında Mark Twain, Joseph Conrad, Booker T. Washington ve Bertrand Russel’in de bulunduğu uluslararası hareket, Kongo halkına uygulanan katliam ve zulümlerin ortadan kaldırılması için faaliyetlerde bulunmuştur.

1999 yılında Adam Hochschild tarafından yazılmış olan "King Leopold's Ghost" adlı kitapta Kral Leopold rejiminin uyguladığı bir dizi sistematik fiil sonucu 10 milyon Kongolunun öldüğü tespit edilmiş ve Belçika Kralı’nın bu fiili, Nazi Almanya’sının Yahudilere uyguladığı ya da Jozef Stalin’in Kafkas halklarına uyguladığı soykırım ile eş değer görülmüştür. Ancak kitapta bu eylemlerin planlı olarak yapıldığı ifade edilmemekte, acımasız rejimin uyguladığı kölelik sisteminin getirdiği sonuç olarak görülmektedir. The Guardian gazetesinde 2002 yılında çıkan bir habere göre kitapta yer alan iddialara karşı çıkan Belçikalı Tarihçiler, Belçika Kongo’su Müzesinin yazarın iddialarına karşı bir araştırma başlatmasını ve finanse etmesini sağlamışlardır. Rapor’un 2004 yılı itibarıyla sonuçlanacağı ilan edilmiştir.
Hırvatistan

(1941–1945) Hırvatistan ve Bosna’da Sırplara karşı Soykırım: Nazi eğilimli Hırvat rejiminin Sırplar, Yahudiler ve Çingenelere 2. Dünya Savaşı sırasında Soykırım uyguladığı kabul edilir. Politik muhalefet de aynı muameleye maruz kalmıştır.

1941 yılında Mihver Devletlerin Yugoslavya’yı işgali ve Yugoslav ordusunu çökertmesini takiben, Hırvat Bağımsız Devleti ilan edilir. Yeni devlet Faşist Ustaşa Grubu tarafından idare edilmektedir. Soykırım kampanyasını başlatan Hırvat lider Ante Paveliç’tir. (Tercümanın Notu: Bu bilgilerin objektif olduğu bir tartışma konusudur)

Soykırım politikası Eğitim ve Kültür Bakanı Mile Budak tarafından tasarlanmıştır. 1941 Temmuz ayında tasarımını ilan eden bakan “ Ustaşa hareketinin temeli din’dir. Sırplar, Yahudiler ve Çingeneler gibi azınlıklara yetecek milyonlarca mermimiz vardır. Sırpların bir kısmını öldüreceğiz. Kalanları sınır dışı edeceğiz, geri kalanların ise Roman Katolik Dinini kabul etmesini zorlayacağız. Bu durumda, önümüzdeki 10 sene içerisinde %100 Katolik olmayı hedefleyen Yeni Hırvatistan koynunda bulunan tüm Sırplardan kurtulacaktır.

Bağımsız Sırp Devleti, Mihver devletler tarafından yaratılmış olan ve kendi ölüm kamplarını kurmuş ve yönetiyor olan, bu konuda Nazi Yönlendirmesi olmayan tek devlettir.

Hırvat Ustaşa rejimi tarafından,1941–1945 yılları arasında katledilmiş, sınır dışı edilmiş ya da Katolik Dinini kabul etmiş Sırp halkı sayısı 1 000 000 milyonun üzerindedir ve bu rakam üzerinde tartışmalar yapılmıştır. The Simon Wiesenthal Center (Yahudi Soykırım Araştırmaları Enstitüsü’ne göre): "Ustaşa Teröristleri 500,000 Sırp'ı katlettiler, 250,000 ini sınır dışı ettiler ve Katolik olmaya zorladılar. Binlerce Yahudi ve Çingeneyi öldürdüler". (bkz. "http://en.wikipedia.org/wiki/Croatian_Ustashe")

Bosna ve Hersek'te ve Sırbistan/Srem’de gruplar halinde Sırp halkının varlığı ortadan kaldırılmış.
Almanya
2. Dünya savaşı sırasında 11 Milyon’un üzerinde insan Naziler ve işbirlikçileri tarafından sistematik olarak ortadan kaldırılmıştır. “Soykırım” tanımının edebiyata girmesini sağlayan katliamlar yoğunlukla Avrupalı Yahudilere karşı işlenen fiiller olup, 1,5 milyon çocuk da dâhil olmak üzere, 5–6 milyon Yahudi katledilmiştir. Bu fiil Nazi Almanyası tarafından “ Yahudi Sorusuna Son Cevap” olarak isimlendirilmiştir. Dünya savaşı sırasında 11 Milyon’un üzerinde insan Naziler ve işbirlikçileri tarafından sistematik olarak ortadan kaldırılmıştır. “Soykırım” tanımının literatüre girmesini sağlayan katliamlar yoğunlukla Avrupalı Yahudilere karşı işlenen fiiller olup 1,5 milyon çocuk da dâhil olmak üzere, 5–6 milyon Yahudi katledilmiştir. Bu fiil Nazi Almanyası tarafından “ Yahudi Sorusuna Son Cevap” olarak kodlanmıştır. Bu soykırım eyleminin hedefi sadece Yahudiler değil Ruslar, Polonyalılar, Sırplar, Çingeneler ( Çingeneler tarafından Porajmo ( Porrajmos) olarak da bilinir) sözlükanlamı : hayvanca, hapır hupur yemek,ya da Samudaripen (yani toptan telef etmek) Çingene halkları tarafından üretilmiş bir kelimeolup Alman Nazilerinin Avrupa Çingenelerinin çoğunluğunu yok etmeye yönelik olarak çabalarını ifade eder). Nazilerin Yahudileri yok etme fenomeni ile ilgili Yahudi Terimi “Shoah” dilbilim tartışmasının gölgesinde kalmıştır. (Yani Yahudilerin katliamı “ soykırım” kelimesinin üretilmesinde temel dayanarak olarak mı alınmalıdır yoksa çingenelerin terimi mi..tartışması (çn-çevirmen notu)). ,Slavlar, homoseksüeller ve Komünistler benzeri her türlü politik muhalefet.

En büyük sanayi kaynağına sahip olmanın getirdiği güce sahip Almanya, toplu katliamı da sanayi haline getirmiş. Yahudi ve Çingene gibi gruplar, açık alanlarda hedef olarak, sırf bu iş için organize olmuş ölüm timleri tarafından, vurularak toplu çukurlara atılmışlardır ya da varoşlara tıkıştırılıp oradan da “konsantrasyon kampları”na nakledilmişler ve gaz ya da sair yöntemlerle ortadan kaldırılmışlardır.
Alman Güneybatı Afrika’sı

1904–1907 yılları arasında, günümüzde Namibya olarak bilinen Afrika ülkesinde yapılmış olan Herero ve Namaqua savaşları: 1985 yılında yayınlanan Birleşmiş Milletler Whitaker Raporu, Alman Güneybatı Afrika’sı denilen bölgede Herero ve Namaqua halklarının Almanlar tarafından toptan yok edilmesine yönelik savaşları Yirmici yüzyılın ilk soykırım çabalarından birisi olarak görmüştür. Toplam olarak 65,000 Herero (Herero nüfusunun %80’i), ve 10,000 Nama ( Halkın %50’si) öldürülmüş ya da kaybolmuştur. Bu fiilin en belirgin özelliği ise, bu halklardan Namibya Çöllerine kaçanlardan bir çoğunun açlıktan ölmesi ya da Almanlar tarafından zehirlenmiş olan kuyulardan su içmeleri ya da içmemeleri nedeniyle ölmüş olmasıdır. Soykırım fiilinden sorumlu olan komutan ise Alman General Lothar Von Trotha’dır. Almanya 2004 yılında Namibya’da yaptıklarının soykırım olduğunu kabul etmiş ancak “soykırımların yapıldığı süreçte sivillerin katliamlardan korunması gerektiğine dair uluslar arası bir kural olmadığından” dolayı mağdur halka tazminat ödemeyi ret etmiştir(BBC).
Japonya ve Kore

Katı bir sınıf sistemi politikası izleyen feodal Tokugava Hanedanlığı (1603–1868),dönemi Japonya’sında halk, savaşçı sınıf Samuray’lar başta olmak üzere, sırasıyla çiftçiler, zanaatkârlar ve tüccarlar şeklinde sınıflandırılmıştı. Köylülere bindirilmiş olan vergi miktarı belirli bir oranda dondurulmuştu. Süreç içerisinde enflasyon karşısında köylülerin bir kısmı zenginleşirken, bu kez aristokrat Samuray sınıfı maddi olarak güçten düşmeye başlamıştır. Samuraylara karşı başkaldırılar da bu süreçte artmaya başlar. Başkaldırıların çoğunluğu bastırılırken Batılı güçlerin müdahalesiyle denge değişir. Portekiz ve İspanyol köle tacirleri ve misyoner çalışmaları sonucu Hıristiyanlık yayılmıştır. Aynı ülkenin halkı birbiriyle savaştırılacaktır. Bir kısım Samuraylar Hıristiyan olduklarından, Avrupalılarla Ticari ilişkileri daha iyi olacaktır. Budist Samuraylar gözdağı vermek için 26 misyoneri öldürürler ancak, bu işbirlikçileri durdurmaya yetmez. Hıristiyan halkın dinlerini yaşamalarına izin verilmektedir ancak misyonerlik ve Hıristiyanlığın tebliği yasaklanır. Tokugava Hanedanı Batılılarla her türlü ilişkiye kapanır ve Ticareti Devlet kontrollü olarak yapılacaktır. 1614 yılında Shogun Ieyasu bir ferman çıkararak Hıristiyanların kontrol altına alınmasını emreder: kiliseler yıkılır, tespit edilen Yabancı Misyonerler sınır dışı edilir. Japonların Budist tapınaklarına gitmeleri kuralı getirilir. Hıristiyan Japonlar Budist heykelleri ve ikonlarını Hıristiyan geleneğine uygun şekilde yaparak dinlerini yaşamaya devam eder. Süreç içerisinde sistem patlama noktasına gelir ve Shimbara İsyanı adıyla bilinen (1637–1638) Hıristiyan Köylü isyanı çıkar. İsyanın ana nedeni olarak köylüler üzerine salınan vergileri gösteren Batılı Katoliklerin halkı birbirine karşı kışkırttığından şüphelenen Hanedan Portekizli tüccarları sınır dışı eder. Hıristiyanlığı yaymak gibi bir nedenleri olmadığı konusunda Hanedanlığı ikna eden Hollandalı tacirlerin ise faaliyetlerine devam etmesine izin verilir. Bu aşamada Hıristiyanlık dini tamamen yasaklanır. (Hıristiyan misyoner faaliyetleri günümüze kadar ve daha serbest devam etmekte olup Hıristiyanlık kakure kirishitan denilen bir olgu biçiminde devam etmektedir.) 1990 yılında yapılan bir araştırmaya göre (Kondansha Japon Ansiklopedisi) Japonya’da Hıristiyan sayısı 1,075,000 tir. Bunlardan 436,000 bini Katolik’tir 800 kiliseleri, 16 Diocese bulunur. Protestan sayısı 639,000 olup 7,000 kiliseleri bulunmaktadır.

Kore

(1394–1910) yılları arasında Choson Hanedanı tarafından yönetilen Kore 1910–1945 yılları arası Japon Kolonisi olur. Japon hâkimiyetine karşı bir Seul’da yapılan bir yürüyüşte en azından 7,500 Koreli katledilir. Birçok Hıristiyan ölür. II dünya savaşı sırasında yaklaşık 5,4 milyon Koreli köle işçi olarak çalıştırılmış, 200 bin Kadın ise Japon Ordusuna kadın ihtiyacını gidermek için kullanılmıştır. İkinci Dünya savaşından sonra ikiye bölünen ülkenin Güneyine ABD işgal kuvvetleri hâkim olur.

1937 yılında Japonya’nın Çin Anakara’sını işgali üzerine 1945 yılına kadar süren İkinci Çin-Japon savaşları sırasında Milyonlarca savaş esiri ve sivil halk katledilmiştir. Tarihe Japonların işlediği en büyük savaş suçu olarak geçen bu olay “Nanking Katliamı” olarak bilinir. Japon ordular iki ay içerisinde şehirlileri katledecek, ırzına tecavüz edecek, yakacak ve yıkacaktır. Tahmini ölü sayısı 200–250 bin kişidir. Bu sayının 400 bin civarında olduğu da iddia edilmektedir.
(Bölüm 1)

No comments:

Post a Comment

Thank You...Teşekkürler