Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin tarih, güneş ve kızgın kumlara vuran turkuvaz deniz yanı sıra dantel misali koyları ve sığlıklarıyla Ege sahillerinde eşi bulunmayan eğlence mekanlarına akın ettikleri Bodrum, genellikle Rodos Şövalyelerinin inşa ettiği kalesi ve antik dönemin 7 harikasından birisi olan Mozolesi ile bilinir. Bodrum hakkında yazılmış tanıtım kitapları ve tanıtım broşürleri incelendiğinde ise yakın dönem tarihimiz hakkında bilgi çok azdır. Oysa binlerce insanın üzerine bastığı Bodrum toprakları çok yakın geçmişte birçok kahramanlıklar ve trajedilere sahne olmuştur. İşte bu sayımızda bunlardan sadece birisinden bahsedeceğiz. Yakın tarihimiz dediğimiz ise hemen 1. Dünya savaşı öncesi ve Kurtuluş savaşına kadar geçen dönemdir. Sanki hiç kimse savaş yıllarını anımsamak istemiyordu; var sa yoksa antik çağ..
Devlet arşivlerinde yaptığım yüzeysel bir araştırma sonrasında Bodrum kalesinin Osmanlı topraklarında bulunan sair Kürek merkezlerinin yoğunluğu nedeniyle ilk kez 17.5.1892 Salı tarihli bir yazı ile (D.A Dosya : 1950 Gomlek:93 Fon Kodu : DH.MKI) koğuş ve Bodrumlarının hapishane haline getirilmesi için erkanı harbiyeden bir uzmanla İzmir belediye mimarının gönderilerek keşif ettirilmesi emredilir. Bodrum Kalesi'nin kürek merkezi olarak kararlaştırılması için yapılacak ön çalışmalarda İzmir Redif Fırkası'na memur Erkan-ı Harbiye Kaymakamı Hüsnü Bey uygun görülse de, çok meşgül olması sebebiyle yerine Binbaşı Salim Efendi'nin veya Dersaadet'den birinin tayinine karar verilir. (Dosya No:1982). 1893 yılında kalenin mahpushane haline getirilmesi işlemi kısmen tamamlanmış olup 10.06.1894 tarihli bir başka yazışmaya göre ise Bodrum Kürek merkezi inşasının hala devam etmekte olduğunu görüyoruz. ( D.A. Dosya No:247 Gömlek No:8). 1895 Yılına gelindiğinde ise kale artık Kürek merkezi/hapishane olarak kullanılmaya başlamış ve Selanik'te Kürek merkezi olan Yedikule Hapishanesi, Yozgat, Konya, Rodos, Üsküp vs. gibi yerlerden ağır cezalı mahkumların artık burya sevk edildiğini görüyoruz. Bodrum kalesi artık sadece bir kürek merkezi değil mahpushanedir. menteş sancağına bağlı Bodrum mahpushanesinin sakinleri arasında Zülüflü baltacı yeniçeriler, Divanı harp eliyle ömür boyu kürek cezasına mahpus edilip Kalebentlğiğe mahkum teğmen Satvet Lütfi ve arkadaşları Muşlu Said, Serdar Sıtkı, Çerkes Hasan gibi şahsiyetler, Rum, Ermeni ve sair tebadan katiller, isyancıların gelip geçtiğini görüyoruz. Yine aynı yıl Selanik ve Draç Hapishaneleri'nde bulunan bazı kürek mahkumlarının Bodrum'a sevk olunarak izdihamın giderildiğini, Bodrum Hapishanesi'nin kurulmasında üztün hizmeti geçen Erkan-ı Harb Kaymakamı Hüsnü Bey'in üçüncü Osmani nişanı ile taltif edildiğini, Hapishane tabibliğine; Tabib Arif Mehmed Efendi'nin tayin edildiğini ve gardiyan miktarının artırılmasının talep edildiğini görüyoruz.(D.A tarih : 05.03.1895 Dosya:2 Gömlek:12 Fon Kodu: DH.MKt).
Arşivlerde ilgimi çeken diğer konu ise ormanlardan ağaç kesme haklarının, bölgede bulunan krom, kömür, bakır, manganez, zımpara, kuşun, çinko madenleri arama ve işletme ruhsatlarının genellikle Fransız, İngiliz, Rum ve Yahudilerin elinde olduğu görülüyor. Hatta öyle ki bir keresinde “Menteşe sancağında çinko ve simli kurşun ihraç etmekte olan Mihal Mankiles'ın Kadı Kalesi'ni yakarak zabt ettiği arazi hakkında tahkikat yapılması.” gibi yazışmalar da arşivlerde bulunmakta. Yani arazi gaspı o dönemden beridir var imiş, şimdi sadece yöntemler değişti diyebiliriz.. Günümüzde de benzerlerini çokça görüyporuz Bodrumda. Yine aynı şekilde Misyonerlik faaliyetlerinin de olduğu şu yazışmada açıkça görülüyor “1- İtalyan doktorlar Karsini ve Karusi Menteşe sancağının çeşitli yerlerinde insaniyet nımına doktorluk yapmak üzere teşebbüste bulunmuşlarsa da, bunların doktorluk yapmaktan çok siyasi bir amaca hizmet için geldiklerinin sanıldığı”
Birinci Dünya savaşı hemen öncesi artık bağımsız bir Liva olan menteşe Sancağı Muğla ili adını alacaktır.
Dünyayı paylaşım amacıyla insanlık tarihinde yapılan en korkunç savaş olan 1. Dünya savaşı başladığında Bodrum kazası da savaştan nasibini alacaktır. Müttefik Donanmaları konuşlandıkları Yunan adalarından sızarak sık sık silahsız ve askersiz kıyılarımızı bombalayacak ve asker çıkartma teşebbüsünde bulunacaktır. Dönemin Bodrum kaymakamı Faik Üstün Bey, Kale Komutanı Jandarma Teğmen Rıfat Beydir. Yardımcısı ise Jandarma Teğmen Halil Oğlu, Mersin Doğumlu İbrahim Nezihi Beydir. Ailesi aslen Erzurumludur.
Bu yazımızın ana konusu olan İbrahim Nezihi Bey Bodrumun işgali girişimine karşı koymuş olan kahramanlardan sadece birisidir. Günümüzde Bodrum kalesinde “Komutan Kulesi” denilen yerde hüzünlü öyküsü yaşatılmakta, Bodrumlunun minnettarlığı burada sergilenmektedir.
1911-12 İtalyan Türk savaşı sonrası on iki adalar (Dodacanese) artık tamamen Müttefiklerin elindedir. 5 Mart 15 Mart 1915 tarihleri arasında Akdeniz ve Ege kıyıları müttefik donanmalarının hedefi halindedir. Alman U Boat denizaltıları da bölgede cirit atmakta ve İzmir limanının merkez olduğunu düşünen İngiliz filosundan "Euryalus" zırhlısı, "Triumph" ve "Swiftsure" dretnotları, bir uçak gemisi ve maden tarama gemileri İzmiri abluka altına almışlardır.
İngilizler Alman uçak gemisi Anne Rickmers’i batırıp, Demir Hisar Torpido gemimizi yaralamışlardır. İzmirin teslim olmasını talep eden İngilizler bunun kabul edilmemesi üzerine 15 Mart’ta bölgeyi boşaltırlar ancak çekilirken de körfeze mayın döşemeyi ihmal etmezler. Yaralanan Demir Hisar Torpido gemisi 17 Nisan tarihinde çekildiği Ege denizinde Kos adasının güneyinde İngiliz destroyerleri "Jed" ve daha sonra Bodrum bombardımanına katılacak olan ve nehir gemisinden dönüştürme destroyer "Kennet" ve "Wear" gemileriyle karşılaşınca komutanı tarafından karaya oturtulur. Bu aşamada İngilizlerin bölgeye getirdiği üç B sınıfı (B9, B10 ve B11) denizaltıdan birisi olan Teğmen K. Michell komutasındaki B10 denizaltısı ise Nisan sonlarına doğru Karaada koylarına asker çıkarmakta ve keşif görevi icra etmektedir.
Alman Teğmen Heimburg komutasındaki UB 14 denizaltısı ise 14 mürettebatıyla 24 Temmuz 1915 tarihinde Bodruma varmış ve dört gün önceden bölgeye gelmiş olan UC 14 denizaltısıyla buluşmuştur. Orak adasında en azından bir tane de mayın gemisi vardır. UC14 ise mekanik problemlerden dolayı hareketsizdir daha sonra istanbuldan bşr bakım ekibi gelecek vevtamiratı yapacaktır. Ağustos ayının 12 sinde heimburg Şam ve Çanakkale arasında işleyen buharluı gemilere yönelir. Birkaç İngiliz gemöisini batırdıktan sonra 15 Ağustosta tekrar Orak adasına döner (http://en.wikipedia.org/wiki/Heino_von_Heimburg)
Bir süre önce Alman Goeben ve Braeslau (Yavuz ve Midilli) gemilerini ellerinden kaçırmış olan Müttefikler filo gemilerini çeşitli denizlere dağıtırlar. Amiral de Lapeyrère komutasındaki Fransız "1st Armeé Navale" (1. Deniz Filosu’na bağlı) Suffren sınıfı Dupleix kruvazörü Uzak Doğuda görev yapmaktayken Akdenize çağrılmış ve 25 Mayıs 1915 tarihinde Bodrum açıklarına demirlemiştir. Ege denizi ve Akdeniz müttefik donanmasının su üstü ve su altı gemileriyle doludur.
(http://www.battleships-cruisers.co.uk/dupleix_class.htm#Dupleix )
Dupleix 26 Mayıs Bodrum limanına girer ve demir atar. Bodrumda Alman UBoat denizaltılarının yakıt ve ikmal malzemelerinin bulunduğundan şüphelenilmektedir. Gemiden sandal indirip beyaz bayrak açan Fransızlar Bodrumu ve limanı arayıp Alman denizaltı varlığını incelemek arzusundadırlar. Oysa Alman denizaltı üssü Orak Adasında Kargılı Bükündedir. Kaymakam Faik Üstün bey üstlerine danışacağını söyleyerek 24 saat izin ister. Ertesi gün kale karşısına demirleyen Fransız gemisinden bir parti daha yola çıkar. Bu kez tamamı silahlıdır. İşte bu aşamada Üsteğmen İbrahim Nezihi ve takımının direnişiyle karşılaşıp kayıplar ve esirler bırakarak çekileceklerdir. Ertes HMS Bacchante zırhlısı ve HMS Kennet dretnotu Fransızların yardımına gelecek ama korumasız kasabayı ve kaleyi tahrip etmek üzere bombalamaktan başka hiçbir şey yapamayacaklardır. (Bacchante hareketleri hakkında bir kısım bilgi gemi mürettebatından birisinin İngilterede yaşayan oğlundan alınmıştır) İngiliz kulesi ve Kale Camisi minaresi de yıkımdan nasibini almıştır. Dupleix daha sonraki bir iki ay süresince tekrar tekrar gelip kasabayı bombalar. (UB3-12 The British Official History of the War - Naval Operations Vol. 3. ) Dupleix gemisinin kasabaya tekra tekrar gelişi konusu emekli bir İngiliz bahriyelisinin yayınlanmamış anılarında anlatılır. ( http://1914-1918.invisionzone.com/forums/ index.php?showtopic=93888&pid=877730&start=0entry877730
http://www.battleships-cruisers.co.uk/dupleix_class.htm
Fransız bombardımanında tahrip olan kaledeki mahpuslar 29 Mayıs itibarıyla Aydın merkezine nakledilirler (29.5.1915 Dosya No:105 Gömlek No:41 Fon Kodu: DH.MB..HPS.)
İngilizler karaya asker çıkarma hedeflerinden vazgeçmeyecek ve 3 kasım 1915 tarihinde Le Caton adlı gambottan yollana askerlerle Türkler arasındaki çatışmada iki İngiliz öldürülecek, ikisi yaralanacak, bir tanesi ise sağ olarak esir edilecektir. (D.A 03.11.1915 Dosya No:9 Gömlek No:50 Fon Kodu: DH.EUM.3.Şb). Hemen Bu olayı takiben ise 17 Kasım1916 tarihinde Kadıkalesi açıklarına gelen bir gözetleme gemisi karaya iki mermi atar ve taciz ateşini takiben Kalimnos adası yönünde uzaklaşır. ( D.A Dosya No:16 Gömlek No:54 Fon Kodu: DH.EUM.3.Şb). Tacizler bitmeyecektir. 24 Aralık 1916 tarihinde Güllük Limanına giren bir başka Müttefik gemisi Domuz adasında karaya oturur.(Dosya No:17 Gömlek No:48 Fon Kodu: DH.EUM.3.Şb).
15.6.1919 tarihinde ise “Bombardımandan tahrip olan kale tamiri mümkün olmadığı ve mevkufin bulunmadığından dolayı memur ve müstahdemin işlerine son verilmesi.” kararı alınır (D.A Dosya No:163 Gömlek No:34 Fon Kodu: DH.MB..HPS.)
Şimdi gelin önce Teğmen İbrahim Nezihinin kim olduğunu, daha sonra ise annesine yazdığı mektuptan, kendi ağzından Fransızların çıkarma girişimlerini özetle dinleyelim:
Yüzbaşı Halil Oğlu Jandarma Teğmen İbrahim Nezihi 15 Temmuz 1914 tarihinde 20 yaşında iken jandarma mektebinden mezun olup Bodrum Jandarma Bölüğü hapishane takım kuımandanlığına kura çeker. Aynı yıl Milas seyyar jandarma bölüğünde görev yaparken kendi deyimiyle “Haftada bir gün Milas'a erzak almaya gidiyorduk. Yine Milas'a gittiğimiz bir gün, evlerinin penceresinde sokağı seyreden bir kız gördüm. Bu güzel kıza bir görüşte aşık oldum.” ve Milaslı Kıdemli Yüzbaşı Mehmet bey ve Hatice hanımın kızı Sahibe hanım ile 1914 yılı sonlarında evlenir. Fransız Dupleix gemisininin asker çıkartma çabasında Bodrumu kahramanca savunan İbrahim Nezihi bu nedenle 12 Temmuz 1915 tarihinde Padişah iradesiyle Gümüş Liyakat madalyasıyla ödüllendirilir. 20 Mayıs 1916 tarihinde 142. alay 3. tabur 10 bölük komutan yaverliğine getirilir ve muharebede gösterdiği kahramnlıktan dolayı 1 Mart 1917 de Üsteğmenliğe terfi eder. 1918 senesi temmuz ayında Musul alayına yollanır ve aynı senenin sonuna doğru tekrar Muğla bölgesine gelir. 1. Dunya savaşının hemen ardından, 1921 yılı Mart ayı başında Afyonkarahisar Jandarma taburu emir subayı yardımcılığına atanır. Artık bir yüzbaşıdır. 3 Temmuz 1921 tarihinde Afyonkarahisar merkez Bölük komutanı olur. 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taaruzun ilk günü yaralanarak Şuhut kasabasında tedaviye alınır ancak kurtarılamayarak şehit olur. Geride eşi sahibe hanım ve Kızı Neriman hanımı bırakır. 1927 yılında ise şehit Yüzbaşı İstiklal madalyasıyla taltif edilir.
“….1915 yılının 25 Mayıs Salı günü, Bodrum güzel bir bahar gününü yaşıyordu. Fransız kruvazörü limanın karşısına demir attı. İngiliz bayraklı bir başka savaş gemisi de Dubleix'in yanına geldi. Savaş gemisinden indirilen bir sandaldaki Yüzbaşı limandaki teknelerde Almanlara ait akaryakıt olup olmadığını araştıracaklarını söyledi. Biz de izin vermeyerek onlara, "sizin topunuz varsa, bizim de dönmez yüzümüz, sarsılmaz metanetimiz ve bükülmez kolumuz vardır" dedik. Komutanım bana zırhlıya karşı Bodrumu koruma görevini verdi. Biz bir bölük askerdik. Yalnız tüfeğimiz, kılıcımız vardı. Topumuz makineli tüfeğimiz yoktu.
50 askerden oluşan bölüğümü alarak Bodruma 15-20 dakika mesafedeki "Türbe" mevkiine gittim. Sonra askerlerimi sipere yerleştirdim. Onlara "Arkanızda anneleriniz, kız kardeşleriniz, nişanlarınız, körpe kuzularınız, yavrularınız bir de gayet mukaddes vatan vardır ki vatan hepsinden kıymetlidir. Bu mukaddes toprağa üç yüz çadır halkından koca bir Osmanlı İmparatorluğunu meydana getiren ve bir zamanlar dünyanın en büyük olan Türk babalarımız bize emanet olarak terk etti. Bu toprak üstünde milyonlarca şehidimiz vardır. Ya namusumuzla yaşayacağız. Yahut namussuz yaşamaktansa öleceğiz. Fakat herhalde yaşayacağız. Yaşamaya azmettik" dedim. Fransızlar limana üç kez asker çıkarmaya çalıştılar. Kaleden ve özellikle bulunduğum yerden öylesine bir karşılık gördüler ki birinci sandalla gelenler saf dışı oldular, ikinci sandalla genç bir Fransız Subayı bulunmaktaydı. teknelerinde bir de seyyar top bulunmmaktaydı. Bize top atmaya başladılar ancak ateşi tesirsizdi. Ben topu ve iki nişancı neferim özellikle bu genç subaya ateş ediyordum. Bu zavallı subayı vurduk. Ona acımıştım. Gözlerim yaşardı. Yaşamının baharında olduğu anlaşılıyordu. Kim bilir ne gibi gençlik hayalleri vardı. Neyse çok acıdım. Düşman işte…
Sandalla gelenlerin bir bölümü saf dışı olurken bir bölümü de yaralı zabitle birlikte fenere sığındılar. Üçüncü Fransız filikası da birkaç yaralıyı alarak gerilemeye başladı. Fenere sığınanlarla çarpışıp bazılarını öldürdük. Kalanları da esir aldık. Kibirli Fransızlar geride birçok ölü ve tutsak bırakarak gittiler ve bir daha gelmediler. Bombardımandan hemen sonra Kayınvalidem Hatice Hanıma yazdığım mektupla yaşadıklarımızı ve olayları tüm ayrıntılarıyla anlattım.
Halikarnas Balıkçısı ise “mavi Sürgün” Romanında Bodrumun bombalanmasıyla ilgili özetle şunları Yazmıştır :
"Bir merakım da şu içine kapatılacağım anı sanı kara netameli Bodrum kalesini gezmekti. Onu gereğince anlatmam için Bodrum tarihini kısaca gözden geçirmem gerek. ..Kale’nin ilk bombardımanı şöyle olmuş; Gökova Körfezi’nde (Bodrum, bu körfezin kuzey ağzındadır), Oniki ada dolaylarında gelen geçen İngiliz ve Fransız gemilerini torpilleyen bir Alman denizaltısı varmış. Fransızlar, denizaltıya ait akaryakıtın Bodrum kalesinde depo edildiğini sanarak, Bodrum’a “Dupleix” kruvazörünü göndermişler. Kruvazör şafakla beraber gelip, Bodrum’un önüne demirlemiş. Bütün şehir masum bir çocuk gibi uyuyormuş. Kıyı boyunca deniz, beyaz evlere ve arkadaki dağlara ayna oluyormuş. Kruvazörün topçu komutanının; “Bu kadar güzel ve günahsız bir şehri nasıl topa tutacağız?” demiş olması ünlüdür.
Kruvazördekiler, oradaki bir jandarma çavuşuna, iki saate kadar kaleyi yoklama izni vermediği taktirde, zorla yoklayacaklarını bildirmişler. Çavuş da ne halt edeceklerse etmelerini, çünkü kendisinin izin veremeyeceğini söylemiş. İki bin nüfuslu küçük kasabada, on-onbeş av çiftesi, birkaç şeşhane ve çakmaklı bozması birkaç tüfek, bunlardan da başka düşmanın denize döktüğü mayınlarından çıkarılan dinamitlerle yapılma bombalardan başka silah yoktu. Kruvazörse, yirmi dört santimetrelik modern toplar taşıyordu. Yalnız yaşlılardan ve çocuklardan oluşan şehir halkı öylesine dayandı ki, geminin limana gönderilen bütün filikaları zapt ve içindekiler tutsak edildiler. Kruvazörün subayları şehirde silah yok diye güvertede dururken, birçoğu yaylım ateşiyle öldürüldüler. Kruvazör top ata ata çekilip gitti.”
Devlet arşivleri incelendiğinde İbrahim nezihinin ölümüne üzüldüğü Yüzbaşı ve diğer sirlerle ilgili yazışmalar ve raporlar bulunmaktadır. Aşağıdaki bilgiler devlet arşiv katalog girişlerinden derlenmiştir.İbrahim Nezihinin hüzünlü öyküsü Bodrum Komutan Kulesinde yaşanabilir.
“ Bodrum'un bombardımanı esnasında vefat eden Kolağası Matha'nın vefatını mübeyyin bir varaka-i resmiyenin istihsalinin mümkün olup olmadığı. (EHT.FR.) 13/7/1916 (Miladî) Dosya No:2423 Gömlek No:51 Fon Kodu: HR.SYS.”
”Bodrum'un bombardımanı sırasında Duplex harp gemisinde subay iken ölen Matha'nın ölüm şekline dair aynı gemi mürettebatından olup halen esir bulunan Della Santa ile Goavec'in ifadesi bulunan iki sayfa yazının ilişikte sunulduğu hakkında Başkumandanlık tahriratı. Bu bilginin Fransız hükümetince resmi yazı olarak mümkün olmazsa iki mürettebatın ifadelerinin tasdik edilmesi şeklinde istendiğinin ABD sefareti notasında bildirildiği, bu bakımdan mektup şeklindeki ifadelerin iade edildiği, Matha'nın ölümünü bildiren resmi yazı varsa gönderilmesi yoksa adı geçen mürettebatın ifadelerinin görevli kişilerle aldırılarak tasdikli şekilde gönderilmesi hakkında Başkumandanlık Vekilliği'ne tahrirat. (EHT.) Tarih: 04/10/1916 (Miladî) Dosya No:2426 Gömlek No:48 Fon Kodu: HR.SYS.)”
“Bodrum'un bombardımanı esnasında Dublese namındaki Fransız harp gemisinde bulunan Kolağası Matha'nın suret-i vefatını mübeyyin sefine-i mezkure mürettebatından Charles Della Santa ile Gavadek Hektur Françolis'in ifadelerinin takdim kılındığı ve Fransa Hariciye Nezareti'ne gönderilmesi ricası. (EHT.FR.) Tarih: 11/1/1917 (Miladî) Dosya No:2430 Gömlek No:37 Fon Kodu: HR.SYS.)”
“Bodrum'da bir gemiden esir edilerek İstanbul'a getirilen bir Fransızın durumu konusunda tahkikat icrası. Tarih: 17/12/1917 Dosya No:2228 (Miladî) Gömlek No:15 Fon Kodu: HR.SYS.)”
“ Bodrum'da esir edilen "Dupleix" isimli Fransız gemisi tayfasından Mathieu'nun eşkali ve Harbiye Dairesi'ne sevkedildiğini bildirir malumut. 04/1/1918 (Miladî) Dosya No:2228 Gömlek No:44 Fon Kodu: HR.SYS.)”
Bu araştırmayı yaparken İbrahim Nezihi’nin mezarının nerede olduğunu merak ettim. Afyonkarahisarda bulunan üç şehitliğin kayıtlarını Milli parklar Bölge müdürlüğünün nazik izinleriyle alıp inceledim ancak rütbeli subayların sembolik mezarlarının bulunduğu Kocatepe şehitliğinde ve diğer şehitlik listelerinde bu kahramanın adına rastlayamadım. Şuhut kasabasında da bir şehitlik yoktur.
İbrahim Nezihi gibi nice kahramanların da bu topraklara kan vererek gelecek nesillere bağımsız bir ülke bırakma hedefleri gün be gün daha da yakınlaşmaktadır. İşgal güçlerinin çizmelerinden kurtulan bu topraklarda şehit olan isimsiz kahramanların en azından sembolik mezartaşlarının olması gerekir. Bu amaçla bireysel olarak İbrahim Nezihinin mezar taşının olması gereken yere Kocatepe Şehitliğine konulması için çabalarım sürecektir.
Doğan Şahin-İskele meydanı 2008
No comments:
Post a Comment
Thank You...Teşekkürler