İnsanları umursamadan uçan bir kelebek olduğunu görür rüyasında. Uyandığında gerçekleri görür ve düşünür “Ben bir zamanlar kelebek olmayı düşleyen bir insan mıydım, yoksa şimdi insan olmayı düşleyen bir kelebek miyim “?
Zhuanggzi- Taoist Felsefeci
Dağlarına, Ovalarına; Memleketime bahar geldi.
Bodrum’da başka bir bahar mevsimi. Geçen yazdan kalma bir bahar sanki.
Bahar deyince, benim aklıma laleler gelir hep. Yoğun renkleri, onlarca çeşidiyle binlerce ressama yüzlerce yıldır ilham kaynağı olan laleler. Hoş, Bodrum’da laleleri görmek o kadar kolay değil. Begonvil’in tahtını yıkacak kadar çok tanınmıyorlar. Gürültülü, çığlıklar atan renkleriyle kışın sona ermekte olduğunun gururlu müjdecisidir laleler; hani yüreğimde kelebekler uçuşuyor derler ya, öyle heyecanlanırım. Bir kelebek gibi kozasından bir sabah ansızın merhaba der uyanmakta olan doğaya. Ne zaman bir lale sunsam baharda, heyecandan kızardıklarını gözlemlerim sevenlerin. Ne çok büyüktürler, ne çok şık, ne çok romantik ne çok küçük ne de çok parlaktırlar. Her zaman için “tam”dırlar. Bana göre laleler, kızımın yaptığı limonlu kekler kadar güzel, evim kadar sıcak ve rahatlık veren, beni saran favori gömleğim kadar yakın, başı dik çiçeklerdir. Böyle garip bir çekimi vardır lalelerin.
Soğuğu severler. Kökleri toprağa sımsıkı sarılırken, uyanmaktayken toprakta, sanki ondaki soğuğu emip alırlar. Yaza hazırlarlar yani toprağı Ocak, Şubat ve Mart aylarında. Geçen yıldan kalmış, zaman içerisinde seyahat edip uyumuşlardır lale soğanları. 1600'lü yıllardan beri Hollandalı usta ressamların tuvallerini süslemiş, hayallerine ilham kaynağı olmuş lalelerin torunlarının bu gün bile yaşadığını biliyor muydunuz? Zamanda seyahat deyince benim aklıma hep laleler gelir.
1000 yıl kadar önce orta Asya’dan Anadolu’ya getirilmiş, kendi topraklarından kopmuş göç etmişler Anadolu’ya laleler; sanat ve kültüre ilham kaynağı olmuşlar narin ve muhteşem duruşlarıyla. Ömürleri kısa da olsa, müthiş duygular yaratmışlar görmeyi bilende, anlayanda.
Lalenin tam anlamı aşktır. Erişilmez bir aşk yani. Kırmızısı aşkın kendisini, moru sadakat, sarısı ise umutsuz aşktan pırıldayan güneşe kadar anlamlar yüklemiş seyredenin yüreğinde. Benim favorim ise Siyah lale… Beyaz affetmeyi ifade etmiş, alacalı bulacalı olanı ise güzel gözlere dikmiş heyecanını.
Duygu yüklü bir çiçektir lale, tanrının bir hediyesidir duygusal insana. Bu kadar popüler olan, adını ihtişamdan kaynaklanan rahatlığa veren başka çiçek tanıyanınız var mı? Öyle ki, saksıda da boy atar, sonsuz, uçsuz bucaksız topraklarda da. Dünyanın en sevgili çiçeğidir, istisnasız. Kısa ömründe sevgiyi ve aşkı tattırır bir sonraki mevsime kadar.
Anadolu’dan kopan bu toprak sevdalısı çiçek günümüzde Asya’dan Afrika'ya, Avrupa'dan Çin'e, Hindistan'dan Kazak steplerine kadar sessiz sesiz mesajını taşır toprak ananın. Kimisi vahşidir, kimisi terbiyeli, kimisi sakin, kimisi çılgındır. Ama her türü de toprağı ve illa ki dağları sever. Herkes onu öldü sanırken o toprağa sarılır sıkıca, bir sonraki doğuşuna kadar. Ve her dilde aynı anlama gelir Toprak ana… Ne kadar derinde olursa o kadar sever toprağını lale, her yıl daha da büyür sevgi çiçeği. Uzun serin yazların çiçeğidir o. Ve her seferinde yavrusu kendisinden farklı olacaktır.
Börtü böceğin de aşkıdır lale çiçeği. Ama bazen yabancı bir virüs girer lalenin yapısına o börtü böcekten. Hiç şüphelenemeden besler o virüsü lale. Sever canlıları, çiçeklerinin daha da güzel olacağını düşünür belki de, nereden bilsin tek dalının zayıflayacağını?
Toprağa hapsolmuş lale; benim favorim La Tulip Noire! Ve bir de onun kardeşi Narcissus. Bahar gelirken uzaktan Nergisin gözleri ile bakıp ve bir bardak şarap sunmalı laleye, barışı tattırmalı. Ve sonra kısa süren serin baharın sıcağa olan isyanını görmeli lalenin renklerinde nergis. Nedim’in şiirlerinde söz, hattatın çizgilerinde renk, Levni'nin nakışlarında minyatür olmalı. Suretlerini renklendirmeli krallıkların. Kıvrak ve canlı, badem gözlerini anlatmalı sevdalıların, âşık’ın. Lale oyun demektir; hünerli kişiler, ustalar, yazarlar, ressamlar, âlim ve şairler, şenlikler, törenler, av ve doğa, kandiller, fişekler, seyirlik ve dramatik oyunlar, şarkılar demektir.
Lale her şey demektir, “tam” olmaktır lale. Bir figür harikası, çizgi ve şekil güzelliği ve renk uyumu, kuvvetli ve parlak olan her şey demektir lale. Etkileyicidir. Kırmızı, mor, yeşil, beyaz ve mavi daha nice alacalı bulacalı giysilidir. Birbirine bağlı olmayan ayrı sahnelerde, dağınık oyunlar oynar lale. Resmin bütününe yayılıp mekânı doldurur, hayatı yaşanır kılar lale çiçeği. Tanrı her çizgisine bir anlam yüklemiştir. Üçüncü boyuttadır yani; Tanrıyla beraberdir. Tanrı, doğasıdır lalenin… Yaşam çemberi yoktur. Yani, var olur ve gider. Bir başkalaşımdır onunkisi.
Bir özge candır, kara gözlü ceylandır şarkılarımda. Doyulmaz anlardır alevli dalgaları. Dokunulmaz. Koklanamaz. Rambrand’ın gece nöbetlerinde beklediğidir. Ve bir gün, geldikleri gibi ansızın saklanırlar doğaya. Sadece doğayı güzelleştirmek için değil, yaşamı anlatmak için ordadırlar sanki. Düşünün, bir laleye konan kelebek olsaydınız eğer…
Velhasıl, laleyi anlamak için diğer çiçeklerden farkını bilmek lazım. Hiç laleniz oldu mu sizin? Her yıl heyecanla renk saçmasını beklediğiniz, öyle bir soğan alıp büyüttüğünüz değil, tohumunu atıp 7 yıl beklediğiniz bir laleniz oldu mu? Böylesine dramatik bir ömrü olduğunu biliyor muydunuz lalelerin? Kozasında bekleyip, bir gün aniden kozasını yırtan ve bir günde pupa yelken kanatlanıp uçan kelebeklerin kan kardeşi olduğunu bilir miydiniz? Kısacık ömürlerinde böylesine coşku ve şölen yarattıklarını? Sanki yarının hiç olamayacağını bilen kelebekler gibi, oradan oraya, pıt pıt atan yürekleriyle, harikulade maceralar yaşayan, yaşamın akışına kendisini bırakmış, kırılgan ama neşeyle uçuşan bakir kelebekler gibi? Gülümseyin, en katı kalpli olanınızı bile sevgiye boğacak laleleri selamlayın. Ve her yıl bahar gelirken yolunu gözleyin ve bir kuşluk vakti, kozasından çıkan, yeniden doğan, bir kez daha doğaya merhaba diyen lalenize hoş geldin deyin. Yaşama sırası onda…
Baharda açan lalenize hoş geldin deyin.
ÖZGÜRLÜĞÜN KANATLARINDA
Resmedilmiş bir vahşi çiçek olsaydım eğer
Dağlarda
Ya da derinliklerinde mavinin,
Sorardım,
Sarı lale doğru mudur?
Kanatları kınalı kelebekler şarkı söylermiş senin için,
Altın Yapraklarından kuşluk vakti,
Çiğ içermiş periler.
Topraktan dosdoğru fışkıran kara lale söyle?
Krallar kurban edilmiş senin için
Güneş sana vermiş en yoğun rengini doğru mu?
Cennetten mi dünyadan mıdır varlığın?
Ya da derin mavilerinden mi denizin?
Yoksa alevleri midir Güneşin, bu rengin?
Neden Bu kadar güzelsin söyle,
Kimdir seni en çok seven?
Gümüşi yapraklarında ruhunu yıkayan,
Kimdir,
Kim?
Doğan Şahin. Nisan 1 2008 Afyonkarahisar’da bahar…İskele Meydanı dergisi
No comments:
Post a Comment
Thank You...Teşekkürler